MAHKEMESİ : Ordu İş MahkemesiTARİHİ : 26/01/2007NUMARASI : 2006/1256-2007/44Davacı, davalı idarelere yaptığı başvuruların reddine ilişkin işlemlerin iptaliyle, anapara ve nema toplamının yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin görev yönünden reddine karar vermiştir.Hükmün, davalılardan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.Dava, davalı işverence mülga 3417 sayılı Yasa ile 29.04.2003 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 4853 sayılı Yasa gereğince davacının aylık ücretinden kesilen tasarruf kesintileri, işveren katkılarının süresi içinde ilgili adına açılmış bulunan Tasarrufu Teşvik Hesabı'na yatırılmaması nedeniyle 251.47 YTL. ana para ve nemasının davalı işveren F. Belediye Başkanlığı ile davalı S.S.K. Başkanlığından başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili istemine ilişkindir.Mahkemece davaya bakmaya adli yargı yeri değil idari yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle dava dilekcesinin yargı yolu nedeniyle reddine karar verilmiştir.Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacının davalı Belediye'ye ait işyerinde işçi olarak çalışmakta iken 14.03.2006 tarihinde emekli olmak suretiyle ayrıldığı, Belediye'ye yaptığı başvuruya ücretlerinden yapılan kesinti ile işveren katkı payları toplamının 251.47 YTL. olduğu, bunun 69.99 YTL.'nın S.S.K.'na yatırıldığı, geriye kalan 181.49 YTL.'nın ise Belediye ile Hazine Müşteşarlığı arasında yapılan protokol gereğince Haziran 2006 tarihinde Hazine'ce S.S.K.'na yatırılacağı, S.S.K.'na yaptığı başvuruya ise mülga 3417 sayılı Yasa'nın 7. maddesi gereğince işlem yapılmak üzere dilekçesinin Ordu Sigorta İl Müdürlüğüne gönderildiği şeklinde cevap verildiği, S.S.K.'ca 1988,1989,1990,1991,1992,1993 yıllarında yapılan kesintilerin ve işveren katkı paylarının tamamının 1994,1996,1997, ve 1999 yıllarında yapılan kesinti ve işveren katkı paylarının kısmen icraen tahsil edildiği, yapılan uzlaşma gereği ödenmeyen bölümün Hazine'ce SSK.'na yatırılacağı anlaşılmaktadır.Dava, hukuki nitelikçe, tasarruf kesintileri ile işveren katkılarının ödenmesi, başka bir anlatımla, davalıların yasadan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmemeleri nedeniyle davacının uğramış olduğu zararın giderimi istemine ilişkindir. Bu yönüyle davanın yasal dayanağı belirgin olarak 9/3/1988 gün ve 3417 Sayılı Yasanın mülga 7 nci maddesi ile 29.04.2003 gün 4853 sayılı Yasa'nın 8. maddesidir. Anılan maddede, işverenlerin ücretlerinden yapacakları tasarruf kesintileri ile sağlayacakları işveren katkılarını 4. maddede belirtilen süreler içinde ilgililerin banka hesaplarına yatırmamaları halinde yatırılması gereken miktarlar re'sen veya ilgililerin başvurusu halinde, Sosyal Sigortalar Kurumunca 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun primlerin tahsiline ilişkin hükümler dairesinde tahsil olunarak alınacak gecikme zammı ile birlikte ilgili banka hesabına yatırılır" hükmü yer almaktadır. Uyuşmazlık, görevli mahkemenin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır. Bu konuyu, sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturmak için davalıların hukuki statüleri ve davacı ile aralarındaki hukuki ilişki üzerinde durulmalıdır.Davacı ile işveren Belediye arasındaki ilişki; Tasarruf kesintisi ile işveren katkısının ödenmesi gerektiği dönemde davacı ile işveren Belediye arasında hizmet akti olduğu, giderek bu ödemelerin hizmet aktinin sonucu olduğu ortadadır. Hal böyle olunca uyuşmazlık geniş anlamda, işçi ile işveren arasında hizmet aktinden kaynaklandığından davacının dava açtığı sırada pasif sigortalı olmasının bu hakkın doğduğu andaki statüyü etkilemeyeceği tartışmasızdır. Bu nedenle sorunun 5521 sayılı Yasanın 1. maddesi gereğince İş Mahkemesinde çözümlenmesi gerektiği açıktır.Davacı ile davalı Sosyal Sigortalar Kurumu arasındaki ilişkiye gelince; davalı kurum işverenin tasarruf kesintisi ile işveren katkısını ilgililerin banka hesabına yatırmamaları halinde yatırılması gereken miktarları re'sen veya ilgililerin başvurusu üzerine 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun primlerin tahsiline ilişkin hükümleri dairesinde tahsil ederek alacağı gecikme zammı ile birlikte ilgili banka hesabına yatırmakla yükümlüdür. Öte yandan, 506 sayılı Yasanın 80. maddesinde ödenmeyen prim alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanunun 51. maddesi hariç diğer maddelerinin uygulanacağı ve Kurum alacaklarının tahsilinde 21/7/1953 tarih ve 6183 sayılı kanunun uygulanmasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde alacaklı Sigorta müdürlüğünün bulunduğu yer iş Mahkemesi yetkili olduğu bildirilmiştir. Şu duruma göre, davalı kurum yönünden de, uyuşmazlık, 506 sayılı Yasanın 80. maddesinden kaynaklandığından, Sosyal Sigortalar Kanunun 134. maddesi gereğince uyuşmazlığın İş Mahkemesinde çözümlenmesi gerekir. Bu durum karşısında ve özellikle davada davalılar tarafından yapılması gereken idari işlemlerin yerine getirilmesi istenmemekte, doğmuş olan ve fakat haksız ve yersiz olarak davalıların mamelekinde bulunan alacağın haksız iktisap hükümleri gereğince ödenmesi istendiğinden uyuşmazlığın çözüm yerinin idari yargı yeri olmayıp iş mahkemesi olduğu açıktır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 3.6.1998 günlü, 1998/21-443 Esas, 1998/383 Karar sayılı kararıda bu yöndedir. Mahkemece işin esasının incelenmesi gerekirken yazılı şeklide dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.Öte yandan avukatlık ücreti yargılama giderlerinden olup işin Danıştay veya diğer bir idari yargı yerinin görevlerinden bulunması halinde görevsiz mahkemede yargılamaya çağrılmış ve bu yüzden avukat göndermek zorunda bırakılmış olan tarafın bu yargılama giderinin karşılanması gerektiğinden mahkemenin yargı yolunun caiz olmadığına ilişkin kararı verirken davacıyı yargılama harç ve giderlerine de mahkum etmesi 25.04.1945 gün ve 1943-21-1944-7 Esas, 1945-9 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğidir. Mahkemece dava dilekçesi yargı yolu bakımından reddedildiğine göre kendisini vekille temsil ettiren davalı S.S.K.. Başkanlığı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7. maddesi gereğince avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekirken avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmiş olması da mahkemenin kabul şekli bakımından hatalı olmuştur.Yargı yolu kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan ve bu kurallara aykırılık hüküm kesinleşinceye kadar Yagıtay tarafından re'sen gözetileceğinden temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın karar bu nedenle bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, 4.3.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.