MAHKEMESİ :İş MahkemesiDavacılar, Yerel Mahkemenin 12/09/2013 tarihli kesinleşen kararında hüküm altına alınan maddi ve manevi tazminat miktarlarının tahsiline ilişkin hüküm fıkrasında geçen "davalılardan tahsiline veya davalılardan alınarak" ifadelerinin "davalılardan müştereken ve müteselsilen" şeklinde tavzihen düzeltilmesini talep etmiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, tavzih isteminin kabulüne karar vermiştir.Hükmün davalılardan ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. K A R A R Dava, davacı sigortalı ile eşi, anne ve babasının iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile; davacı sigortalı için 69.403,47 TL maddi ve 30.000 TL manevi tazminatın davalılardan tahsili ile davacı sigortalıya verilmesine; diğer davacıların manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmiş olup, söz konusu hükmün Dairemizin 17/02/2014 tarihli, 2013/19218 Esas ve 2014/2370 Karar sayılı kararı ile onanarak kesinleştiği; kesinleşen mahkeme ilamında kabul edilen maddi ve manevi tazminat istemleri ile davalılar aleyhine hükmedilen harç, vekalet ücreti ve yagılama giderleri yönünden, dava ve ıslah dilekçesindeki açık talebe rağmen müteselsilen sorumluluk kapsamında hüküm tesis edilmediği, ancak davacılar vekilinin hükmün ardından süresinde ibraz ettiği 19/09/2013 tarihli temyiz dilekçesinde de bu hususta açık temyiz talebinde bulunmadığı anlaşılmış olup, davacı vekilinin hükmün kesinleşmesinin ardından verdiği 03/06/2014 havale tarihli dilekçesi, mahkemesince HMK'nın 305. maddesi kapsamında kabul edilerek "tarihsiz tavzih ek kararı" ile hüküm fıkrasının "1, 1/a, 2/d, 2/e ve 4 nolu bentlerinde yer alan davalılardan tahsiline veya davalılardan alınarak" ifadelerinin, "davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak" şeklinde tavzihine karar verilmiştir. 1-6100 sayılı HMK'nın 297 ve 298.maddelerine göre yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur. Hükmün tavzihi HMK 305. (HUMK.nun 455.) maddesinde düzenlenmiş olup, tavzih yoluyla bir hükmün anlaşılamayacak biçimde bulunması veya açıklıkla anlaşılamaz ve çelişik fıkralar taşıması durumunda, hükümdeki gerçek anlamı meydana çıkarmak amacıyla başvurulan yasal bir yoldur. Hükmün tavzihi yoluyla, hükümle tanınmış haklar sınırlandırılamayacağı gibi genişletilmesi ve değiştirilmesi de olanaksızdır. Somut olayda, söz konusu talebin davacı tarafça temyiz nedeni yapılabilecekken, yapılmadığı dosya kapsamından anlaşılmakta olup, ilgili mevzuat uyarınca onanarak kesinleşen ve kendi içerisinde tereddüt içermeyen hüküm fıkrasını değiştirecek şekilde tavzih kararı verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin 03/06/2014 havale tarihli tavzih talepli dilekçesi üzerine verilen "tarihsiz" tavzih kararının BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalılara iadesine, 24/02/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.