Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3161 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 9588 - Esas Yıl 2015





Davacı, murisinin ölüm tarihini takip eden aybaşı itibariyle ölüm aylığına hak kazandığının tespitine, karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.K A R A RDava; davacının murisi .'in vefatının 506 Sayılı Yasa uygulamaları açısından iş kazası olduğu hususunun ve iş kazaları ve meslek hastalıkları sigorta kolundan davacıya gelir bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, ..'in iş yerinde değil evde kalp krizi geçirdiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 1969 doğumlu murisin 05.02.1997 tarihinde vefat ettiği, ölüm belgesinde ölüm nedeni olarak myocard enfarktüsü yazdığı, davacı tarafça; mermer fabrikasında çalışan murisin olay günü 16:00-24:00 vardiyasında çalıştığının, gece saat 00.00 sıralarında rahatsızlanarak eve getirildiğinin, eve gelmesinden bir müddet sonra da vefat ettiğinin iddia edildiği, Kurum müfettişi tarafından hazırlanan raporda olayın iş kazası olmadığının kabul edildiği ve raporda beyanları bulunan tanıklar tarafından; murisin evinde sahur sonrası kalp krizi geçirerek vefat ettiğini bildiklerinin beyan edildiği, ancak murisin iş yerinde rahatsızlanıp rahatsızlanmadığıyla ilgili herhangi bir beyanda bulunmadıkları, mahkemece tanık dinlenilmediği anlaşılmaktadır. 506 sayılı Yasa'nın 4. maddesi ile “ sigortalıları çalıştıran gerçek ve tüzel kişiler ” işveren olarak tanımlanmıştır. “ çalıştıran ” olgusu, tespiti istenen sürelere ilişkin hizmet akdinin tarafı konumunda olan ve hizmet akdini düzenleyen “ işvereni ” ifade etmektedir. Davacının murisinin iş kazası geçirip geçirmediğinin tespitine yönelik iş bu dava, işverenin hak alanını da ilgilendirdiğinden, işverene karşı da husumet yöneltilmesi gerekir. Zira, sigortalının çalışmalarının fiili olmadığının tespitine yönelik alınacak ilam ile davalı Kurum, davacıya yapılmış herhangi bir sağlık yardımı ya da başkaca herhangi bir ödeme varsa işverenden tahsilini isteyebilecek, yine ilgililerle birlikte işveren de sahte belge düzenlemek ve Kurum'u zarara uğratmak fiillerinden dolayı ceza tehdidi altında kalabilecektir. Öte yandan, husumet dava şartı olup kamu düzenine ilişkin bulunduğundan, yargılamanın her aşamasında mahkemece re'sen gözetilmesi gereken bir husus olduğundan, davanın sigortalıyı çalıştıran gerçek veya tüzel kişilere karşı da açılması zorunludur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 124/4. maddesinde de; dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayanması halinde hakimin karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebileceğine ilişkin düzenleme yer almaktadır.Öte yandan; iş kazasının tespiti istemine ilişkin bu tür davalar 506 sayılı Yasa'nın 11. maddesinden ( 5510 sayılı Yasa'nın 13.maddesinden ) kaynaklanmaktadır. Anılan maddeye göre, iş kazası, a) sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, b) işveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla, c) sigortalının, işveren tarafından görev ile başka bir yere gönderilmesi yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, d) sigortalıların işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülüp getirilmeleri sırasında sigortalıyı hemen veya daha sonra bedence veya ruhça arızaya uğratan olaylardır. Zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası sayılması için, 1) sigorta olayına maruz kalan kişinin sigortalı olması, 2) sigorta olayının maddede sayılı sınırlı olarak belirtilen hal ve durumlardan birinde meydana gelmesi koşuldur. Başka bir anlatımla, sigorta olayının, iş kazası sayılabilmesi için iki koşulun birlikte gerçekleşmesi zorunlu olup İş kazası tespiti davaları bakımından özel olarak belirlenmiş bir ispat yöntemi de yoktur. Bu davaların her türlü delille ispatı mümkündür.Somut olayda; davacı murisinin kalp krizi sonucunda vefat ettiği hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Hukuk Genel Kurulu'nun 13.10.2004 tarih ve 2004/21-529 Esas, 2004/527 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; “… Yasa'nın iş kazasını sigortalıyı zarara uğratan olay biçiminde nitelendirmiş olması illiyet (nedensellik) bağını iş kazasının bir unsuru olarak ele almayı gerektirmiştir. Ne var ki, burada aranan “uygun illiyet (nedensellik) bağı” olup bu da yasanın aradığı hal ve durumlardan herhangi birinde gerçekleşme olgusu ile sonucun birbiriyle örtüşmesi olarak anlaşılmalı, Yasa'da olmadığı halde, herhangi başkaca kısıtlayıcı bir koşulun varlığı aranmamalıdır. Kısacası; anılan yasal düzenleme, sosyal güvenlik hukuku ilkeleri içinde değerlendirilmeli; maddede yer alan herhangi bir hale uygunluk varsa zararlandırıcı sigorta olayının kaynağının işçi olup olmaması ya da ortaya çıkmasındaki diğer etkenlerin değerlendirilmesinde dar bir yoruma gidilmemelidir…”Tüm bu hususlar dikkate alındığında mahkemece; işveren davaya dahil edilmeden, davacının; murisin iş yerinde rahatsızlanıp eve getirildiğine dair iddiaları yeterince araştırılmadan, dolayısıyla murisin iş yerinde kalp krizi geçirip bunun sonucunda eve geldikten sonra vefat edip etmediği değerlendirilmeden sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur. Mahkemece yapılacak iş; öncelikle işvereni davaya dahil etmek, daha sonra; murisin gece vardiyasinda birlikte çalıştığı bordro tanıklarını dinleyerek, murisin gece vardıyasında rahatsızlanıp rahatsızlanmadığını, rahatsızlanmışsa ne gibi belirtiler bulunduğunu, murisin şikayetlerinin neler olduğunu detaylıca sormak, ayrıca murisin iş yeri arkadaşlarınca eve getirilip getirilmediğini tespit ederek, davacının iddia ettiği gibi murisin işyerinde kalp krizi geçirmesi sonucu eve getirildikten sonra vefat etmesinin mümkün bulunup bulunmadığı hususunu ve dosya içerisindeki diğer tıbbi belgeleri değerlendiren bir uzman hekim raporu alarak varılacak sonuca göre hüküm kurmaktan ibarettir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine 01.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.