Davacılar murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün, taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.K A R A R1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere, kanuni gerektirici nedenler ile temyiz kapsamı ve nedenlerine göre, tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,2-Dava, sigortalının iş kazasından vefatı nedeniyle eşi ve çocuklarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.Mahkemece; davacı eş yararına 67.226,38 TL maddi ve 12.000,00 TL manevi, davacı çocuk yararına 583,53 TL maddi ve 8.000,00 TL manevi, davacı çocuklar yararına ayrı ayrı 8.000,00 TL manevi tazminatların kaza tarihi olan 11.07.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiştir. Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; SGK Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından olayın iş kazası olduğunun tespit edildiği, hükme esas kusur raporunda olayın meydana gelmesinde müteveffa sigortalının % 25 oranında ortak kusuru bulunduğunun belirtildiği, bilirkişi hesap raporunda asgari ücretin 2.25 katı üzerinden yapılan hesaplama sonucu davacı eş ile davacı 'nun tespit edilen dönem zararları toplamından öncelikle Kurumca bağlanan gelirlerin ilk peşin sermaye değerinin tenzil edildiği, daha sonra kusur indirimine gidildiği anlaşılmaktadır.Gerek mülga B.K'nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı T.B.K’nun 56. maddesi hükmüne göre Hakim: ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebilir. Hakimin manevi zarar adı ile ölenin yakınlarına verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin Duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370) Bu ilkeler gözetildiğinde, davacı eş ve çocuklar yararına ayrı ayrı hüküm altına alınan 12.000,00 TL ve 8.000,00 TL manevi tazminatların az olduğu açıkça belli olmaktadır.3- Somut olayda, bilirkişi hesap raporunda davacı eş ve davacı çocuk 'nun netice zararları tespit edilirken dönem zararları toplamından öncelikle Kurumca davacılara bağlanan gelirlerin ilk peşin sermaye değerlerinin tenzil edilmesi ile daha sonra ortak kusur indirimi yapılması doğru olmamıştır. Yapılacak iş; davacı eş ve davacı çocuk 'nun netice zararlarının tespit edilmesinde, bilirkişi hesap raporunda davacıların tespit edilen dönem zararları toplamından öncelikle ortak kusur indirimi yapıldıktan sonra son olarak Kurumca davacılara bağlanan gelirlerin ilk peşin sermaye değerlerinin tenzil edilerek sonuca gidilmesinden ibarettir. 4- Öte yandan, davacılar yararına hüküm altına alınan maddi tazminat miktarlarının toplamı üzerinden davacılar yararına vekalet ücreti takdir edilirken karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT'ne göre fazla vekalet ücreti tespit edilmesi de doğru olmamıştır. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, 19.01.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.