Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2879 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 2792 - Esas Yıl 2008





MAHKEMESİ: KDZ.Ereğli İş MahkemesiTARİHİ: 26/12/2007NUMARASI: 2007/217-2007/932Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine. Davacı, iş kazası sonucu uğradığı maddi ve manevi zararın giderilmesini istemiştir. İstemin;manevi tazminat istemi yönünden kısmen kabulüne karar verilmiş ise de varılan sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamıştır. Birçok Yargıtay kararında vurgulandığı üzere alacaklının alacak hakkından vazgeçilmesini ve bu suretle borçlunun borçtan kurtulmasını kapsayan akde “ibra” denir. İbranamenin kural olarak işçiye yapılmış olan ödeme ile sınırlı olarak bağlayıcılığı asıldır. Gerçek anlamda ibranameden söz edebilmek için işçiye yapılan ödemenin miktar olarak ibranamede açıkça gösterilmesi koşuldur. Başka bir anlatımla, işçiye yapılan ödemeyi belli etmeyen sözleşmenin işvereni borcundan kurtaran ibraname olarak nitelendirilmesi olanaklı değildir.Kuşkusuz, işverenin işçiye yapmış olduğu ödemeyi 4857. Sayılı Yasa’nın 37.Maddesi çerçevesinde ispat etmesi durumunda taraflar arasında yapılan akdin ibraname niteliğini kazanacağı ve tazminat hesabında işveren tarafından kanıtlanan miktarların değerlendirileceği söz götürmez.Davalı işveren tarafından, mahkemeye sunulan Krz. Ereğli 3. Noterliğince düzenlenen 08.11.2005 tarihli “ibraname” ile “Davacı geçirdiği iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat zararları ile bakım ve tedavi giderlerinin davalı tarafından karşılandığını , davalı şirketi ibra ettiğini, bu kaza nedeniyle herhangibir alacağı ve tazmin talebinin bulunmadığını, hertürlü dava ve alacak haklarından feragat ettiğini imza altına aldığı, ibraname de ibra bedelinin 1.000.00 YTL olduğu” tespit edilmiş olup, manevi tazminata ilişkin haklarını aldığı anlaşılmaktadır. Hukuka aykırı bir eylem yüzünden çekilen elem ve üzüntüler o tarihte duyulan ve duyulması gereken bir haldir. Başka bir anlatımla, üzüntü ve acıyı zamana yaymak suretiyle manevi tazminatın bölünmesi, yeniden dava kanusu yapılarak miktarının artırılması olanağı yoktur. Niteliği itibariyle manevi tazminat bölünemez. Bir defada istenilmesi gerekir. Yargıtay Genel Kurulu’nun 25.09.1996 gün ve 1996/21-397-637 sayılı kararı ile 13.10.1999 gün ve 1991/21-684-818 sayılı kararı da bu yöndedir. Buna göre davacı düzenlenen ibranamede açıkça maddi ve manevi tazminat karşılığını 1.000.00 YTL olarak aldığını kabul etmiş olduğuna göre ve bundan sonra manevi tazminat isteyemeyeceğinin kabulüyle manevi tazminat talebinin reddi gerekirken, lehine; 14.000.00 YTL. Manevi tazminata hükmedilmesi doğru değildir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edenlerden davacıya yükletilmesine, 25.02.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.