Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2867 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 5377 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ: İzmir 4. İş MahkemesiTARİHİ: 01/02/2007NUMARASI: 2005/407-2007/27Davacı, Kurum işleminin iptali ile Bağ-Kur'dan maluliyet aylığı almaya hak kazandığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.Davacı, Kurum işleminin iptali ile Bağ-Kur’dan maluliyet aylığı almaya hak kazandığının tesbitini istemiştir. Mahkemece istemin reddine karar verilmiştir.Davacının, maluliyet aylığı talep ettiği tarihte malul sayıldığı konusunda uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, davacının sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihte malul sayılmayı gerektirecek derecede hastalığı bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Bu yönüyle davanın yasal dayanağını oluşturan 1479 Sayılı Yasa’nın 28/2. maddesinde, sigortalılığın başladığı tarihte malul sayılacak derecede hastalık ve arızası bulunduğu önceden veya sonradan yeterli belgelerle tespit edilen sigortalının, bu hastalık veya arızası nedeniyle malullük sigortası yardımlarından yararlanamayacağı hüküm altına alınmıştır. Anılan madde hükmü gereğince, sigortalının malullük sigortası yardımlarından yararlanamaması, ilk sigortalılığının başladığı tarihte, malul sayılmayı gerektirecek derecede hastalık veya arızası bulunması durumunda söz konusudur.Somut olayda, davacının 1479 Sayılı Yasa’ya tabi sigortalılığının başladığı 01.02.2003 tarihinden sonra alınan 23.09.2003 tarihli rapor ile kronik böbrek yetmezliği hastalığının mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, Kuruma tescil tarihinden önce de böbrek yetmezliğinin bulunması kuvvetle muhtemeldir. Ancak, 1479 Sayılı Yasa’nın 28/2. maddesinin uygulanabilmesi için, malul sayılan sigortalıdaki hastalık yada arızanın kişinin sigortalılık niteliğini kazanmasından önceye ait bulunması yeterli değildir. Anılan hastalık veya arızanın malul sayılmayı gerektirecek nitelikte bulunması da gereklidir. Bu bakımdan, hükme dayanak yapılan SSK Yüksek Sağlık Kurulu raporu gerekçeli ve açıklayıcı nitelikte değildir. Bu nedenle davalı tarafın itirazı da dikkate alınarak, Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınması gerekir.Mahkemece yapılacak iş, davacının daha önce tedavi gördüğü sağlık kuruluşlarındaki tüm bilgi ve belgelerin celbi ile dosyanın gerektiğinde sigortalının da Adli Tıp Kurumu’ gönderilmek suretiyle davacının ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başladığı 01.02.2003 tarihindeki hastalığının malul sayılmayı gerektirecek derecede ve yoğunlukta bulunup bulunmadığı saptanmak, malul sayılmayı geretirecek yoğunlukta bulunmadığının saptanması durumunda, davacının hangi tarihten itibaren maluliyetinin başladığını saptamak Önceki raporlar ile Adli Tıp Kurumu raporu arasında çelişkinin oluşması halinde 506 sayılı yasanın 109 maddesinde düzenlenen prosüdür uygulanarak çelişkinin giderilmesi için Adlı Tıp Genel Kurulundan rapor alarak oluşacak sonuca göre karar vermekten ibarettir.Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine,25.02.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.