Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2765 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 13566 - Esas Yıl 2006





Mahkemesi : Ankara 16.İş MahkemesiTarih : 16.5.2006No : 612-354 Davacı murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.Dava, davacının yakını olan sigortalı işçinin iş kazası sonucu ölümü nedeniyle uğradığı maddi zararın giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece davacının maddi zararının SSK'ca bağlanan gelirin peşin sermaye değeri ile karşılanmış olması sebebiyle reddine, davacının ıslah dilekçesi ile talep ettiği manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Olay iş kazası olup, iş hukuku ve sosyal güvenlik ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmeye tutulmalıdır. İşverenin iş kazası sonucu meydana gelen zarar nedeniyle hukuki sorumluluğu yasa ve içtihatlarla belirlenmiş olan ayrık haller dışında ilke olarak iş aktinden doğan işçiyi gözetme(koruma) borcuna aykırılıktan kaynaklanan kusura dayalı sorumluluktur. İnsan yaşamının kutsallığı çerçevesinde işverenin işçilerin sağlığını ve güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu İş Kanunu'nun 77. maddesinin açık buyruğudur.İş kazasından doğan tazminat davalarının özelliği gereği, İş Kanunu’nun 77. maddesinin öngördüğü koşulları gözönünde tutarak ve özellikle işyerinin niteliğine göre, işyerinde uygulanması gereken İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü'nün ilgili maddelerini incelemek suretiyle, işverenin işyerinde alması gerekli önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelenmek suretiyle kusurun aidiyeti ve oranı hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde belirlenmelidir. Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacının davalı işverene ait işverenin diğer bir işçisinin sevk ve yönetiminde olan çekici de taşınırken çekiciye bağlı roley tankı körüğünün patlaması, frenin tutmaması nedeniyle iniş eğimli yolda çekicinin hızının artması ve buna bağlı olarakta sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybederek çekicinin şerit değiştirmesi üzerine paniğe kapılarak araçtan atlaması sonucu öldüğü anlaşılmaktadır. Gerek işverence tutulan 29.9.2004 tarihli tutanaktan gerekse ceza davasında yargılama sırasında mahkemece alınan raporlardan olayın roley tankının körüğünün patlaması sonucu frenlerinin tutmamasından kaynaklandığı tartışmasızdır. Daha açık bir anlatımla olay" teknik arıza"ya dayalıdır. Teknik arıza; araçtaki bozukluğun kazayı etkileme hali olup arabanın eskimesinden dolayı malzeme yorulması, malzeme bozulması veya malzemedeki imalat hatası nedenlerinden kaynaklanır. Teknik arızanın bu üç sebebinden işleten, işveren, araç sahibi tam sorumludur. Aynı nedenle, teknik arıza hukukta kaçınılmazlık kategorisinin tamanen dışında kalmaktadır. Giderek Karayolları trafik araçlarında teknik arıza sebebiyle tazminattan veya sorumluluktan bir azaltmaya gidilemeyeceği 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası'nın 86. maddesi hükmü gereğidir.Teknik arıza mesuliyeti kaldıran veya daraltan bir sebep değildir. BK'nun 332 ve 4857 sayılı İş Kanununun 77. maddesi hükmünde malzemeleri işe noksansız ve tekniğe uygun olarak tahsis işverenin asli borcudur. Teknik arıza bir bozukluğu anlatır. Karayolları Trafik Kanununun 86. maddesi hükmü bozulmayı açıkça kurtuluş sebebi olmaktan çıkarmış, işverenin kazadan mesuliyetini düzenleyen BK 332. ve 4857 sayılı İş Kanununun 77. maddesi araçları noksansız bulundurma ilkesi ile tam sorumluluk kuralını düzenlemiştir. Diğer yandan " panik" ansızın meydana gelen bir olay veya etkenin insanın psikolojik yetileri ve özellikle iradesi üzerinde oluşturduğu bozulma hali olup insanın kontrol mekanizmasını yok eden ve yaklaşıldığı zannedilen hayati tehlikeden kurtulmak için insanı normal durumda olağan sayılmayacak tavır ve kararlara zorlayan bir ruh halidir. Somut olayda roley tankının körüğünün patlaması sonucu frenlerinin tutmaması ve roley tankının yükünün iniş eğimli virajlı yolda çekicinin hızının artması ve sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybederek şerit değiştirimesi şeklinde gelişen olayın araçta yolcu olarak taşınan sigortalıda paniğe yol açması sonucu sigortalının araçtan atladığı, paniğe yol açan olayın sigortalının dışında gelişen bir olay olması karşısında paniğe kapılan sigortalı yönünden bir kusur oluşturamaz. Paniğe kapılan sigortalının araçtan atlama veya araçta kalma seçeneklerinden hangisinin doğru olduğunu kestirmesi mümkün olmayıp bu kestirememe sigortalının psikolojisinden değil teknik arızanın yol açtığı tehlikenin şiddetinden ve niteliğinden kaynaklanmaktadır ki sigortalıya kusur izafe edilmesi mümkün değildir. Teori ve içtihat bunun dışında bir çözüm öngörmemektedir. Hal böyle olunca mahkemece hükme dayanak alınan 27.12.2005 tarihli kusur oranlarının dağılımına ilişkin bilirkişi raporunun oluşa uygun olmadığı giderek hükme dayanak alınacak nitelikte olmadığı açıktır. Mahkemece yapılacak iş; işçi sağlığı ve trafik işgüvenliği konularında uzman bilirkişilerce konuyu yeniden yukarıda açıklandığı biçimde inceletmek, verilen rapor dosyadaki bilgi ve belgelerle birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar vermektir. 2-Yargılama sırasında davacı dava dilekçesini ıslah ile dava dilekçesinde yer almayan manevi tazminat isteminde bulunmuştur.Mahkemece,manevi tazminata ilişkin açılmış bir dava olmadığı halde, ıslah dilekçesi ile manevi tazminat istemi dikkate alınarak, manevi tazminatın kısmen kabulüne karar verilmesi yanlıştır. HUMK.’nun 83. ve devam maddelerinde düzenlenmiş olan ıslah müessesesi, mahkemeye yöneltilmesi gereken tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile tarafların dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunu veya istem sonucunun değiştirebilmesi imkanını sağlamaktadır. Usule ilişkin işlemlerin tamamen ya da kısmen ıslahı mümkündür. Ancak, her iki durumda da usulüne uygun açılmış bir davanın bulunması şarttır. Başka bir anlatımla ıslah, açılmış bir davada taraflarca yapılmış usule ilişkin işlemlere yönelik olarak yapılmalıdır. Bu bağlamda, yargılaması devam eden bir dava içinde ıslah ile ikinci bir davanın açılması olanağı bulunmamaktadır. Davacı isterse dava dilekçesini tamamen ıslah ederek dava konusunu değiştirebilirse de, yeni dava konusu önceki dava konusunun yerine geçer ve yine tek bir dava söz konusu olur. Öte yandan harca tabi davalarda her dava açılırken davalıdan başvurma harcı ile nispi harca tabi davalarda nispi karar ve ilam harcının dörtte biri peşin olarak alınır. Gerekli harçlar alındıktan sonra dava dilekçesi esas defterine kaydedilir ve dava, dava dilekçesinin esas defterine kayıt edildiği tarihte açılmış sayılır. İnceleme konusu olan bu olayda manevi tazminata ilişkin dilekçenin nispi harç yatırılmak suretiyle mahkemeye verildiği ve ancak başvuru harcının yatırılmadığı anlaşılmaktadır. Dilekçenin bu haliyle bir ek dava dilekçesi olarak kabulü dahi mümkün değildir. Islahta dava konusu olmayan bir istemin dava kapsamına alınması mümkün değildir. Bu nedenle “ davacının ayrıca dava açma hakkı saklı kalmak üzere manevi tazminata ilişkin ıslah isteminin reddine” şeklinde karar verilmesi gerekirken “davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 25.000 YTL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” şeklinde hüküm kurularak söz konusu ıslaha değer verilmesi doğru bulunmamıştır.Mahkemece, yukarda belirtilen maddi ve hukuksal olgular gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.3-Diğer yandan davalı Karayolları Genel Müdürlüğü Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdaresi olup yargı harcından muaf olduğu halde mahkemece karar ve ilam harcı ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup kabul şekli bakımından bozma nedenidir. O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre taraf vekillerinin maddi tazminat hesabına ve manevi tazminatın miktarına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 26.2.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.