Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2730 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 24841 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) MahkemesiDavacı, Karşı Davalı yetim aylığının iptaline ilişkin Kurum işleminin iptaline, Kuruma borçlu olmadığının tespitine Davalı, Karşı Davacı ise, yersiz olarak ödenen 8.620.23.TL.'nin faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar vermiştir.Hükmün davalı-Karşı Davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. K A R A R 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2-Dava, davacının aldığı ölüm aylığını, 5510 sayılı Kanunun 56/2 fıkrası uyarınca iptal eden kurum işleminin iptali ile Kuruma borçlu olmadığının tespiti istemli olup; karşı dava ise karşı davacı/davalı SGK'nun davacı/karşı davalıya ödediği toplam 8.620,23 TL değerindeki ödemenin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte karşı davalı/davacıdan tahsiline karar verilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın(iptal ve tespit davası) kabulüne; karşı davanın(alacak davası) reddine karar verilmiştir. Somut olayda; dosyadaki kayıt ve belgelerden; eşinden temyizden feragat ile 07/11/2008 tarihinde kesinleşen ilam ile TMK 166/3. fıkrası uyarınca anlaşmalı olarak boşanan davacının, davalı/karşı davacı kuruma yaptığı 12/11/2008 tarihli başvurusu üzerine 1981 yılında ölen babasından dolayı 01/12/2008 tarihinden itibaren ölüm aylığına bağlandığı, 05/04/2011 tarihinde ise boşandığı eşi ile yeniden evlendiği tespit edilmiş olup, re'sen başlatılan soruşturma sonucu kontrol memuru tarafından tutulan 02/06/2011 tarihli rapora göre; ...'nun 11/02/2011 tarihide alınan beyanında, davacının boşandığı eşinin Hisarardı mahallesinde eniştesi ile birlikte yaşadığını ve davacı ile fiilen birlikte yaşayıp yaşamadığının Kurumca tespit edilmesi gerektiğini bildirdiği, Kolluk marifeti ile yaptırılan tahkikat sonucu 06/05/2011 tarihinde, davacı ve boşandığı eşinin yeniden evlenmelerinden sonra düzenlenen tutanakta ise davacı ve eşinin halen ... Mahallesinde birlikte yaşadıkları, komşuları tarafından karı-koca olarak tanındıkları, soy isimlerinin “...” olarak bilindiği bildirilmiş olup, sözkonusu tutanağın içeriğinden, evlendikten sonraki durum tespitine yönelik mi, yoksa geçmişe yönelik mi olduğu saptanamadığı halde, davalı/karşı davacı Kurum tarafından davacı/karşı davalının 01/12/2008 ile 30/04/2011 tarihleri arasında aldığı ölüm aylıklarının yersiz ödeme olarak kaydedilerek, davacı/karşı davalıdan ödeme tarihlerinden itibaren işleyen yasal faizi- ile birlikte talep edildiği görülmüştür. Mahkemesince Kurum işlemine dayanak teşkil eden kontrol memuru raporunun içeriğinden davacının boşandığı eşi ile yeniden evlendiği tarihe kadar fiilen birlikte yaşadıkları tespit edilemediğinden, ayrıca bu hususun kamu düzenine ilişkin olup, re'sen araştırmayı gerektirdiği dikkate alınmadan davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verildiği belirlenmiştir. Davanın, yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56'ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96'ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 5510 sayılı Yasanın 56 maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne yapılan 2009/86 Esas numaralı başvurunun, 28.04.2011 tarihinde verilen karar ile reddedilmiştir. 5510 sayılı Kanunun 56'ncı maddesinin ikinci fıkrası, daha önceki sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen (eylemli olarak) birlikte yaşama olgusu, gelir/aylık kesme nedeni olarak düzenlendiği gibi, eylemli olarak birlikte yaşama, aynı zamanda gelir/aylık bağlama engeli olarak da benimsenmiştir. Burada, eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun/durumunun tanımlanması, hukuki sınır ve çerçevesinin çizilip ortaya konulması önem arz etmektedir. Taraflar arasında hangi hukuki sebep ve maddi vakıaya dayanmış olursa olsun, sona ermiş evlilik birliğinin hak ve yükümlülüklerinin sürdürüldüğü beraberlikler veya kesinleşmiş yargı kararına bağlı olarak gerçekleşmiş boşanmanın var olan/olası sonuçlarını ortadan kaldırıcı/giderici nitelikteki birliktelikler madde kapsamında değerlendirilmeli, ortak çocuk/çocuklar yönünden, boşanma kararına bağlanan veya bağlanmayan kişisel ilişkilerin yürütülmesini sağlamaya yönelik olarak, eşlerin belirli aralıklarda ve günlerde zorunlu şekilde bir araya gelmeleri durumunda ise kanun koyucunun bu türden ilişkinin varlığının gelir/aylık bağlanmaması veya kesilmesi nedeni olarak öngörmediği kabul edilmeli, boşanılan eşle kurulan/yürütülen ilişkinin, eylemli olarak birlikte yaşama kavramı kapsamında yer alıp almadığı dikkatlice irdelenerek saptama yapılmalıdır. Anılan 56'ncı maddede, oldukça yalın olarak “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup, kanun koyucu tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, “hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken; eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğininsorgulaması yapılmamalı, özellikle, kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda “anlaşmalı boşanma” adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibarıyla gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Gelirin/aylığın kesilme tarihi ile Kurumun geri alım (istirdat) hakkının kapsamına ilişkin olarak; eylemli birlikte yaşama olgusunun gerçekleşme/başlama tarihi esas alınarak bu tarih itibarıyla gelir/aylık kesme veya iptal işlemi tesis edilip ilgiliye, anılan tarihten itibaren yapılan ödemeler yasal dayanaktan yoksun/yersiz kabul edilmeli, ancak, söz konusu madde- 01.10.2008 günü yürürlüğe girdiğinden, eylemli birliktelik daha önce başlamış olsa dahi maddenin yürürlük günü öncesine gidilmemeli, başka bir anlatımla 01.10.2008 tarihi Öncesine ilişkin borç tahakkuku söz konusu olmamalı, böylelikle açıklığa kavuşturulacak yersiz ödeme dönemine ilişkin olarak 5510 sayılı Kanunun 96'ncı maddesine göre uygulama yapılmalıdır. İnceleme konusu 56'ncı maddede, “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle” ibareleri yer aldığından, birden fazla evlilik ve doğal olarak birden fazla boşanmanın gerçekleşmiş olması durumunda, boşanılan herhangi bir eşle eylemli olarak birlikte yaşama durumunda madde hükmünün uygulanacağı gözetilmelidir. Sonuç olarak; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56'ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu nedenle Anayasa'nın 20'nci maddesi ile 5510 sayılı Kanun, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, 4857 sayılı İş Kanunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden davacı ve boşandığı eşinin geçmişe yönelik adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, sabit telefon, cep telefonu, doğalgaz, internet, kablolu TV vb. aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, geçmişe yönelik seçmen bilgi kayıtlarının tamamı(oy kullanılan yerlere ilişkin kayıtlarda dahil olmak üzere Seçsis-seçmen bilgileri geri izleme eknanından temin edilen kayıtlar) getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşler 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta iseler, adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı, yine davacı ve eski eşinin kredi kartı ve banka hesapları varsa, hesap açılış tarihi ve yerleşim yeri olarak beyan edilen adresler sorulmalı, boşanan eşlerin geçmişten bugüne kayıtlı oldukları bölge/bölgeler yönünden kapsamlı ... araştırması yapılmalı, anılan mahalle/köy muhtar ve azalarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, davacı ve eski eşinin boşanma dava dosyası incelenmek üzere mahkemesinden istenmeli ve dosya içerisine alınmalı, kontrol memuru raporuna dayanak 06/05/2011 tarihli kolluk araştırma tutanağında imzası bulunan polis memurları Ali Coşar ve Hakan Avcı mahkeme huzurunda tanık sıfatı ile dinlenmeli, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir. Somut olayda; belirtilen şekilde re'sen araştırma yapılmadan karar verildiği görülmüştür. Yapılacak iş, davacı/karşı davalı ile boşandığı eşinin (yeniden evlendiği)birlikte yaşayıp yaşamadığının tespiti için, yukarıdaki açıklamalar kapsamında ayrıntılı araştırma yaparak sonucuna göre karar vermekten ibarettir. Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, davalı /karşı davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 17/02/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.