Mahkemesi : Adana 1.İş MahkemesiTarih : 13.3.2006No : 1536-303 Davacı sağlık giderlerinden dolayı kuruma borçlu olmadığının tesbitiyle, aksi yöndeki kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.Dava davacının sağlık yardımlarından dolayı davalı kuruma borcu bulunmadığının tesbiti istemine ilişkindir. Mahkemece, yazılı gerekçelerle istemin reddine karar vermiştir.Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacının Bağ-Kur emeklisi olan eşi sebebiyle Bağ-Kur Sağlık yardımlarından yararlandığı, SSK hizmetleri ve Yüksel Sağlık Kurulu'nun maluliyet raporunu değerlendiren Sosyal Sigortalar Kurumu'nun maluliyet başlanğıcının dikkate alınarak davacıya 31.10.2002 tarihli aylık kararı ile 23.11.2002 tarihinden itibaren ödenmek üzere 1.7.2001 tarihinden itibaren maluliyet aylığı bağlandığı, davalı kurumun bağlanan aylığı nazara alarak 4.8.2005 tarihli yazısı ile 22.11.2002-15.11.2004 tarihleri arasındaki ilaç ve hastane masrafı olan toplam 7.574.03 YTL'yi davacıdan faizi birlikte talep ettiği anlaşılmaktadır. 1479 sayılı Yasa uyarınca davacıya emekli aylığı alan eşinden dolayı sağlık yardımlarından yararlanma hakkı verilmiştir. Bağ-Kur Sağlık Yardımları Yönetmeliğinin 5. maddesinde, Bağ-Kur Sağlık yardımlarından yararlananların diğer Sosyal Güvenlik kuruluşlarının kapsamında sağlık yardımı almaya hak kazanmaları halinde kurumun sağlık yardımlarından yararlanamayacakları belirtilmiştir. Bu düzenleme sosyal güvenlik hizmetlerinden çifte yararlanmayı, bir başka deyişle iki ayrı Sosyal güvenlik kurumunun sağlık yardımlarından yararlanmayı önlemek amacı ile yapılan bir düzenlemedir. Davalı Kurum, davacının aynı anda her iki kurumun sağlık yardımlarından faydalanıldığını ileri sürmemiştir. Öte yandan sağlık karnesi kullanımı için her yıl vize yapılması gerektiğine göre vizeler sırasında davacının uyarılmadığı da ortadadır. Bu durumda davacının SSK emekliliğini gizleyerek yada yanıltıcı bilgi vererek kurumun sağlık yardımlarından yararlandığı ileri sürülemeyeceğinden davacının SSK'dan emekli olduktan sonra da Bağ-Kur'un sağlık yardımlarından yararlanabileceği inancıyla karneyi kullanmaya devam ettiği, SSK'ya başvuruda bulunarak sağlık yardımlarından yararlanması mümkün iken davalı kurumun sağlık karnesini kullanmaya devam etmesinin kötü niyetten değil bilgisizlikten kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Sosyal Güvenlik hakkı Anayasal hak olup, sağlık yardımı da bu hakkın en önemli unsurlarındandır. Davacının sağlık karnesinin SSK'dan emekli olduğu tarih itibari ile iptali halinde her iki kurumun sağlık yardımlarından yararlanmadığına göre, SSK emeklisi olmasa idi kurumun sağlık yardımlarından faydalanma hakkı bulunmasına, SSK emeklisi olması sebebiyle bu kurumun sağlık yardımlarından yararlanma imkanı bulunmamasına rağmen kötüniyetinin bulunmadığının ispatlanmaması ve mazur görülebilir bilgisizliği sebebiyle mağdur durumda bırakılması sosyal güvenlik ilkeleri ile de bağdaşmaz. Ayrıca gördüğü tümör tedavisi nedeniyle malul durumuna giren ve tedavisi ile kontrollerinin devam ettiği anlaşılılan davacıdan rahatsızlığının devamı sırasında aylığın bağlanmasına müteakip kötüniyetli olduğu düşüncesiyle tedavi giderlerinin istenilmesi de doğru görülmemiştir. Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak her iki kurumun sağlık yardımlarından birlikte yararlanma durumunun bulunmamasına, davacının kötüniyetli olduğunun ıspatlanamamasına, sosyal güvenlik kurumlarının maksatlarının; sigortalılarını mağdur etmek olmayıp sağlık yardımlarınında içinde yer aldığı sosyal güvenliklerini sağlamak olmasına göre ve özellikle 20.5.2006 tarihinde kabul edilen 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ile kurumların ve bütçelerinin birleştiği de dikkate alınarak davacının isteminin kabulü ile kurumca talep edilen sağlık giderlerinden dolayı borcu bulunmadığının tesbitine karar vermek gerekirken yetersiz bilirkişinin görüşleri esas alınarak davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26.2.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.