Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2655 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 24465 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :İş MahkemesiDavacı, Almanya'da rant sigortasına girdiği 06/09/1991 tarihinin ülkemizde sigortalılık başlangıç tarihi olduğuna, talep tarihinde Türk vatandaşı olma koşulu aranmaksızın yurt dışında geçen süreyi başvuru tarihindeki borçlanma bedeli üzerinden borçlanma hakkı bulunduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. K A R A RDava, davacının Almanya'da rant sigortasına girdiği 06.09.1991 tarihinin ülkemizde sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabulü, davacının talep tarihinde Türk vatandaşı olma koşulu aranmaksızın yurt dışında geçen süreyi başvuru tarihindeki borçlanma bedeli üzerinden borçlanma hakkı bulunduğunun tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile Türk Alman sosyal güvenlik sözleşmesi 29/4 maddesi gereğince davacının yurt dışında geçirdiği 3201 sayılı yasa kapsamındaki borçlanmaya esas süreleri borçlanabileceğinin tespitine, Alman sigortasına giriş tarihinin Türkiye sigortalılık başlangıcı olarak yapılan talebin ise reddine karar verilmiştir. 6100 sayılı HMK'nın 297 ve 298.maddelerine göre yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur. Hakimin son oturumda tutanağa yazdırıp tefhim ettiği karar (hüküm sonucu), esas karar olup, sonradan yazılan gerekçeli kararın hüküm sonucu ve gerekçe bölümünün bu karara aykırı olmaması gerekir. Oysa zaptın 26.05.2014 günlü oturumda tefhim edilen hüküm sonucu ile gerekçeli kararın gerekçe bölümünün aykırı olduğu duruşma tutanağı ve gerekçeli kararın incelenmesinden açıkça anlaşılmaktadır. Bu aykırılığın giderilmesi suretiyle gerçeğe ve hukuka uygun bir karar verilmesi gereği açıktır.Somut olayda, davacının borçlanma bedelinin başvuru tarihine göre belirlenmesi istemi ile ilgili kısa kararda hüküm kurulmuş ise de gerekçeli kararın hüküm fıkrasında bu talebe ilişkin hüküm kurulmaması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazların kabul edilmeli, hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden davacıya iadesine 17.02.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.