Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 25906 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 461 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Pervari Asliye Hukuk İş MahkemesiTARİHİ : 22/10/2013NUMARASI : 2013/295-2013/1106Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. K A R A R1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,2-Dava, davacının Nisan 1977 – Temmuz 1980, Mart 1982 – 28.04.1986 ve 30.08.1987 -14.12.1992 tarihleri arasında Pervari ilçesi Y. Köyü'nde, 1993-1995 yılları arasında da P. ilçesi G. Köyü'nde fahri imam olarak geçen ve Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, hak düşümü süresi geçtiğinden davanın reddine karar verilmiştir. Davada çözülmesi gerekli ilk sorun, davanın yasal dayanağının 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi mi, yoksa 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununa 2865 sayılı Kanunla eklenen ek 47/c maddesi mi olduğudur.Bu değerlendirme yapılırken davacının emekli sandığı iştirakçisi olup olmaması önem arz etmektedir.Bu kapsamda;a) Davacı Emekli Sandığı iştirakçisi ise, 5434 sayılı Kanunun Ek 47/c maddesi uyarınca işlem yapılmalıdır. Bu kapsamda; halen T.C. Emekli Sandığı iştirakçisi olup, daha önce bir sosyal güvenlik kurumuna tabi olmadan köy, kasaba ve mahalle camilerinde, dernek, vakıf veya köy bütçesinden ücret alarak imam-hatiplik yapanlara, bu görevlerini belirtilen belgelerle tevsik etmeleri koşuluyla borçlanma olanağı tanınmıştır. Daha sonra, 3157 sayılı Kanunun 1. maddesi ile anılan hükümde değişiklik yapılarak, belirtilen belgelerin tevsikinin mümkün olmaması halinde, D.. B..nı temsilen ilgili müftülük hasım gösterilmek suretiyle açılan dava sonunda hizmet süresini belirleyen ve yetkili sulh hukuk mahkemesince verilmiş olan bir kararın yeterli sayılacağı öngörülmüştür. Bu yönde yapılacak araştırmada davacının Emekli Sandığı iştirakçisi olduğu saptanır ise, anılan düzenleme gereği eldeki davada yargılama yapma görevinin Sulh Hukuk Mahkemesine ait olması nedeniyle, görevsizlik kararı verilmesi gerekir. Ancak iş bu davanın Pervari Sulh Hukuk Mahkemesine açıldığı, bu mahkeme tarafından 07.01.2013 tarihinde 2012/12 E. - 2013/2 K. sayılı ilam ile verilen görevsizlik kararının Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından 27.05.2013 tarihinde 2013/7890 E. – 2013/9970 K. sayılı ilam ile onandığı anlaşıldığından, bu davada görevsizlik kararı verilmeyerek, davaya devam edilmesi, 5434 sayılı Kanunun Ek 47/c maddesi uyarınca değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerekmektedir. b) Davacı Emekli Sandığı iştirakçisi değilse; davanın 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi uyarınca açılmış bir hizmet tespiti davası olduğu kabul edilmelidir.Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa'nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa'nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği Yargıtay'ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Ayrıca, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.Husumet konusu kamu düzeni ile ilgili olup, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 116. (mülga HUMK 187.) maddesinde yer alan ilk itirazdan olmadığından davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Taraflarca ileri sürülmese dahi gerek mahkemece, gerekse Yargıtay’ca tarafların bu yönde bir savunmasının olup olmadığına bakılmaksızın kendiliğinden göz önünde tutulur.Somut olayımızda, davanın konusu dikkate alındığında, mahkemece yapılacak iş; aa) Davacının emekli sandığı iştirakçisi olup olmadığını Kurumdan sormak,bb) Emekli Sandığı iştirakçisi ise, 5434 sayılı Kanunun Ek 47/c maddesi uyarınca işlem yapmak, cc)Aksi halde davacı tarafı dinleyip, davaya konu çalışmanın müftülük nezdinde mi, yoksa köy tüzel kişiliği işverenliğinde mi geçtiğini belirlenmek ve sonucunda D.. B..na mı, yoksa ilgili Köy tüzel kişiliğine mi yöneltilmesi gerektiğini saptamak, yapılacak saptama sonrasında ise, saptanacak işveren ya da işverenlere davayı teşmil etmek ve davalı olarak katılımını sağlamak, ayrıca davalı işveren yanında, elde edilecek hükmün sigortalılık hakları yönünden uygulayıcısı konumunda olan Sosyal Güvenlik Kurumu'na da, 11.09.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6552 sayılı Kanunun 64. maddesi ile 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7. maddesine eklenen 4. fıkra uyarınca davayı ihbar etmek, davacının çalışmaları değişik zamanlarda başka başka işverenler yanında geçmiş ve işverenler arasında organik bir bağ da yoksa her bir işveren ile ilgili davayı tefrik etmek, işveren ya da işverenler ile ihbar edilen Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’nın göstereceği deliller de dikkate alınarak, dava hakkında hak düşürücü sürenin gerçekleşip gerçekleşmediği de araştırılarak hüküm kurmaktan ibarettir. Mahkemenin, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda yargılama yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O hâlde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve sair hususlar incelenmeksizin hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine 02.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.