MAHKEMESİ : Ankara 8. İş MahkemesiTARİHİ : 06/05/2014NUMARASI : 2014/20-2014/949Davacı, Alman R. Sigorta sistemine girdiği tarihin Türkiye hizmet başlangıcı olarak tespitine ve yaşlılık aylığı almaya hak kazandığına karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. K A R A R Dava, davacının Alman R. Sigortasına giriş tarihinin Türkiye sigorta başlangıç tarihi olduğunun tespiti ile 01.12.2013 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti ve yaşlılık aylıklarının faizi ile tahsili istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne davacının Alman R. Sigortasına giriş tarihi olan 03/04/1973 tarihinin Türkiye için sigorta başlangıcı sayılması gerektiğinin tespitine, davacının tahsis talebinde bulunduğu 26.11.2013 tarihini takip eden ay başından itibaren yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tespitine, yaşlılık aylıklarının tahsili istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. 6100 sayılı HMK'nın 297 ve 298.maddelerine göre kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Kısa kararda, davacının Alman R. sigorta sisteminde yer aldığı 03/04/1973 tarihinin Türkiye için sigorta başlangıcı sayılması gerektiğinin tespitine hükmedilmişken , gerekçeli kararda davacının 18 yaşını doldurduğu 18.01.1975 tarihinin Türkiye'de sigortalılık başlangıcı olarak kabul edildiğinin belirtilmesi nedeniyle hem gerekçe ile kısa karar arasında çelişki hem de hükmün infazında tereddüt oluşturulduğu görülmektedir. Hakimin son oturumda tutanağa yazdırıp tefhim ettiği karar (hüküm sonucu), esas karar olup, sonradan yazılan gerekçeli kararın hüküm sonucu ve gerekçe bölümünün bu karara aykırı olmaması gerekir. 06/05/2014 günlü oturumda tefhim edilen hüküm sonucu ile gerekçeli kararın gerekçe bölümünün aykırı ve ayrıca hükmün infazında tereddüt oluşturacak mahiyette olduğu duruşma tutanağı ve gerekçeli kararın incelenmesinden anlaşılmaktadır. Bu aykırılığın giderilmesi suretiyle gerçeğe ve hukuka uygun bir karar verilmesi gereği açıktır.Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 01/12/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.