Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2536 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 4256 - Esas Yıl 2009





MAHKEMESİ: Bakırköy 2. İş MahkemesiTARİHİ: 25/12/2008NUMARASI: 2005/3346-2008/1203Davacı, zamanaşımı hakkındaki itirazlarının kabulü ile takibin iptaline, konulan hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.Hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.İş Mahkemesince verilen kararların katılma yoluyla temyizine ilişkin yasada bir hüküm bulunmadığından davacı vekilinin davalı vekilinin temyizine katılmak suretiyle kararı temyiz etme imkanı yoksa da hükmün tefhimin HUMK’nun 489. maddesinin yollamada bulunduğu aynı kanunun 388. maddesindeki unsurları içermesi gerekeceğinden temyize konu kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası birbiriyle çeliştiğinden ve davacı vekilinin bunu ancak gerekçeli kararın tebliği ile öğrenmesi mümkün olduğundan davacı vekili gerekçeli kararı mahkeme kaleminde 4.3.2009 tarihinde tebellüğ edip kararı 8 günlük süre içinde 9.3.2009 tarihinde süresi içinde temyiz ettiğinden temyiz istemi sürede kabul edilmeli ve davalı vekilinin temyiz itirazları ile birlikte davacı vekilinin de temyiz itirazları da incelenmelidir. Davacı, davalı kurum tarafından tebliğ edilen 98/15 takip sayılı ödeme emrine konu edilen borcun 1997 yılı 9 ve 10. aylara ilişkin prim borçları olduğunu,506 sayılı Yasa'nın 80. maddesinin 06.07.2004 tarih 5198 sayılı Yasa değişikliği ile 6183 sayılı Yasa'nın 102. maddesi uyarınca değişiklikten önceki 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu ve ayrıca borcun doğum tarihinde davacının şirket yöneticisi sıfatı bulunmadığından takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içindeki bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporu içeriğinden Kurum icra servisi tarafından Borçlu CG Elektronik San. Tic. A.Ş aleyhine 98/15 sayılı takip dosyası üzerinden 1997 yılı 9 ve 10. aylar prim borçları nedeni ile takibe başlandığı, İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 99/340 Esas sayı ile açılan iflas dosyasına alacak kaydının yapıldığı, tasfiye işlemleri sonunda borçlu şirketin mevcudu yetmediğinden takip konusu kurum alacağına karşı İflas Müdürlüğünce 26.03.2002 tarihinde aciz belgesi düzenlendiği, bu kez aynı borç için anılan takip dosyası üzerinden üst düzey yönetici sıfatı ile davacı aleyhine 02.05.2005 tarihli ödeme emri düzenlenerek aynı tarihte tebliğ edildiği davanın 7 günlük hak düşürücü süre içinde 9.5.2005 tarihinde açıldığı bu dava ile davacı aleyhine başlatılan takibin iptalinin talep edildiği anlaşılmaktadır.Davacının şirket üst düzey yöneticilik görevinin sona erdiğine ilişkin delil bulunmamaktadır. 506 sayılı Yasanın prim alacaklarının tahsiline ilişkin 80. maddesinde 01.12.1993 tarih ve 3917 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik sonrasında prim alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanacağı öngörüldüğünden, anılan yasanın 102. maddesinde yer alan 5 yıllık zamanaşımı süresi uygulanmaya başlanmış ise de; 506 sayılı Yasanın prim alacaklarının tahsiline ilişkin 80. maddesinde 06.07.2004 tarih 5198 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikten sonra prim alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Yasanın 51 ve 102. maddeleri dışında diğer maddelerinin uygulanacağı öngörüldüğünden bu tarihten itibaren prim alacaklarının tahsilinde 10 yılık zamanaşımı uygulanmaya başlanmıştır. Ne var ki davacıya tebliğ olunan ödeme emrinin konusu olan borcun doğum tarihi itibarı ile takip konusu ödeme emrinin düzenlendiği tarihte anılan zamanaşımı süresi dolmuştur. Bu husus mahkemenin gerekçeli, kararında ve gerekçe içeriğinde açıkça yazılı olduğu halde davanın reddine ilişkin hüküm fıkrası mahkeme kararının gerekçesi ile açık çelişki halindedir. Bir başka deyişle gerekçe ile hüküm fıkrasındaki redde yönelik ifadeler birbiri ile çelişmiştir.TC Anayasasının 141. maddesinin 3.fıkrasında; bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli yazılması gerektiği vurgulanmıştır. HUMK nun 388/son fıkrasında ise “Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer,açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmüne yer verilmiştir. Anılan maddelerin açık hükmü gereği hüküm fıkrası ile gerekçenin de çelişkili olmaması kabul ve red olunan hususların açıkça ve şüphe ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde gerekçe ve hükümde bulunması gerekir.Mahkemece karar gerekçesi ile hüküm fıkrası birbiriyle çelişir şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasasa aykırı olup bozma nedenidir. O halda tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan gerekçelerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların öteki itirazların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 09.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.