Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2456 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 3128 - Esas Yıl 2009





MAHKEMESİ: Aydın 1. İş MahkemesiTARİHİ: 30/12/2008NUMARASI: 2008/136-2008/484Davacı, 12.02.1999-27.09.2005 tarihleri arasında Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.Dava davacının 12.02.1999-27.09.2005 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa'ya tabi Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tesbiti istemine ilişkindir.Mahkemece istemin reddine karar verilmiştir.Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacının 12.02.1999-20.06.2000 tarihleri arasında ve 27.09.2005 ve devamı şeklinde vergi, 19.03.1999 ve devamı şeklinde oda, 17.03.1999 ve devamı şeklinde sicil kaydı bulunduğu, 24.08.2001 tarihli bildirgeye istinaden 4.10.2000 tarihi itibariyle kayıt ve tescil edildiği, daha sonra vergi kaydının 20.06.2000 tarihinde sona erdiği gerekçesi ile tescil işleminin iptal edildiği, 10.11.2005 tarihli bildirgeye istinaden 27.09.2005 tarihi itibari ile yeniden kayıt ve tescil edildiği, 09.12.2005 tarihinden itibaren düzenli prim ödemelerinin devam ettiği anlaşılmaktadır. Uyuşmazlığın çözümü, sigortalılık niteliğini taşıdıkları halde Bağ-Kur’a kayıt ve tescil yaptırmamış olanlar hakkında Bağ-Kur Kanununda öngörülen düzenlemelerin irdelenmesini zorunlu kılmaktadır.1479 sayılı Kanun, zorunlu sigortalılık şemsiyesi altına en son alınan “esnaf ve sanatkarlar ve diğer bağımsız çalışanlara” Kanunda yazılı sosyal güvenlik hükümlerini uygulama amacını taşımakta olup, 26. madde ile sigortalı olma hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağını, bu Kanuna göre sigortalı sayılanların, sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren üç ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescil yaptırmalarının zorunlu olduğunu, aksi durumda Kurum tarafından resen tescil işleminin yapılacağı hükme bağlanmıştır.Buna karşın, 1479 sayılı Kanunda sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin belirli tarihlerden başlatılmasını zorunlu kılan düzenlemeler de yer almaktadır. Bunlardan ilki, “Tescilini yaptırmayanlar hakkında yapılacak işlemler” başlıklı Ek-Geçici 13. madde hükmünde, tescilleri yapılmamış ancak sigortalılık niteliğini taşıyanlar yönünden Yasanın tanıdığı hak ve mükellefiyetlerin 2654 sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 20.4.1982 tarihinden başlatılacağı öngörülmüştür.619 sayılı KHK’nin Geçici 1. maddesi hükmünde ise; “Bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar. Ancak, 1479 sayılı Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olmak kaydıyla, 20.4.1982 tarihinden bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar vergi dairelerine kayıtlı olarak kendi nam ve hesabına bağımsız çalıştıklarını belgeleyen sigortalıların, vergiye kayıtlı bulundukları süreler, bu süreye ilişkin primleri, ödeme tarihinde bulundukları gelir basamağı prim tutarı üzerinden ödemek kaydıyla sigortalılık süresi olarak değerlendirilir.” denilmekte olup, 4.10.2000 tarihinde yürürlüğe girmiş ise de, Anayasa Mahkemesi’nin 8.8.2001 tarihinde yürürlüğe giren 26.10.2000 günlü kararı uyarınca 619 sayılı KHK. tüm hükümleriyle iptal edilmiştir. 4956 sayılı Kanunun 47. maddesiyle, Bağ-Kur Kanununa eklenen Geçici 18. madde; “Bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 4.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri 4.10.2000 tarihinden itibaren başlar. Ancak, bu Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olanların sigortalılıkları, bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde Kuruma yazılı olarak başvurmaları ve 20.4.1982-4.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen bu sürelere ilişkin olarak 49 uncu ve ek 15 inci maddelere göre hesaplanacak prim borçlarının tamamını, tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde, ödeme tarihinde bulundukları gelir basamağının yürürlükte olan prim tutarı üzerinden ödemek kaydıyla bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir.” Hükmünü amirdir.Tüm bu düzenlemelerde ortak nokta, tescilin belirtilen tarihlerden sonra yapılmasına karşın, Kanunda tanınan süreler içinde borçlanma hakkının kullanılabilecek olmasıdır. Kaldı ki Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilmiş olan 619 sayılı KHK, borçlanma hakkı için bir süre de öngörmemiştir. Anılan hükümle belirtilen şartları yerine getiren kişiler maddede belirtilen sürelere ilişkin prim tutarlarını ödeyerek o döneme ilişkin süreleri sigortalı saydırabileceklerdir. Anılan düzenleme ile borçlanma hakkı, 4.10.2000 tarihinden sonra zorunlu sigortalı olarak Bağ-Kur’a tescil edilmiş olanlardan, daha önce vergi kaydı bulunanlara tanınmıştır.Kanunda, sigortalılık hak ve yükümlülüklerinin başlaması için öngörülen tarihlerden itibaren, borçlanma hakkı belirtilen bu süreler dahilinde kullanılmalıdır. Bu süreler içinde borçlanma hakkının kullanılmaması halinde ise, sonrasında Bağ-Kur sigortalılığının tespitine olanak bulunmamaktadır. Bilindiği gibi, 1479 sayılı Kanunda 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun hizmet tespitine ilişkin 79/10. maddesine koşut bir düzenleme bulunmamaktadır.Davaya konu olayda, Kuruma tescil başvurusunda bulunulan 24.08.2001 tarihinde 619 sayılı KHK’nin Geçici 1. maddesi Anayasa Mahkemesinin 8.8.2001 tarihinde yürürlüğe giren kararı ile iptal edilmiştir. Benzer bir düzenlemeyi öngören 4956 sayılı Kanun ile değişik 1479 sayılı Kanunun Geçici 18. madde hükmü ise Kanunun yayım tarihi olan 2.8.2003 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiş bulunmakta olup, tescil talep tarihi dikkate alındığında her iki hükmünde somut olayda uygulanma olanakları bulunmamaktadır. Bu durumda HUMK 76. maddesi de dikkate alınarak anılan tarih itibariyle yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre uyuşmazlığın çözümünde yasal zorunluluk bulunmaktadır. 22.3.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun ile 1479 sayılı Kanunda yapılan değişiklikte ; “ gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar , Esnaf ve Sanatkarlar Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlar” dan, gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da Esnaf ve Sanatkarlar Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır. Görüldüğü üzere; anılan Kanunun sigortalılık için aradığı koşullar dikkate alındığında davacının zorunlu sigortalı olarak Bağ-Kur kapsamında değerlendirilmesinde, hak ve yükümlülüklerin, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma olgusunun gerçekleşmiş olması önkoşulu dikkate alınarak, vergi mükellefiyetinin oluşturulduğu 12.2.2009 tarihi itibarıyla başlatılmasında yasal zorunluluk bulunmaktadır.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2004/10-524 E., 2004 581 K., 3.11. 2004 tarihli, 2008/21-572 E. ,2008/618 K., 8.10.2008 tarihli., 2009/21-10 E., 2009/52 K.,04.02.2009 tarihli kararları da bu yöndedir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, fazla alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 08.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.