Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2313 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 20207 - Esas Yıl 2008





MAHKEMESİ: Salihli İş MahkemesiTARİHİ: 12/09/2008NUMARASI: 2005/110-2008/97Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 22.08.1991-17.09.2005 tarihleri arasında çalıştığının tespitiyle, işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre davalıların hizmet tesbitine ilişkin hükme yönelik aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,2-Davacı, 22.08.1991-17.09.2005 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde hizmet akdine dayalı olarak sürekli çalıştığını, hizmetlerinin eksik gösterildiğini,tazminat ve alacaklarının ödenmediğini, eksik bildirilen hizmetlerinin tesbiti ile ödenmeyen tazminat ve işçilik alacaklarının davalı işverenden tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece istemin kısmen kabulü ile Kurum'a bildirilmeyen sürelerin tesbitine, tazminat ve işçilik alacaklarının davalı işverenden tahsiline karar verilmiştir.Gerçekten, davacının, işyerindeki çalışmaları işe giriş bildirgelerine, aylık ve üç aylık bordrolara dayanılarak Kuruma kısmi olarak bildirilmiş ve bildirime uygun olarak da primleri ödenmiştir. Öte yandan işe giriş bildirgesi ve bordrolar davacı çalışmalarının işyerinde kesintili geçtiğinin karinesidir. Karinenin tersinin ise eşdeğerdeki belgelerle kanıtlanması gerektiği söz götürmez. Başka bir anlatımla yazılı belgelerin varlığı halinde tanık sözlerine itibar edilemez. Dairemizin, giderek Yargıtay'ın oturmuş ve yerleşmiş görüşleri de bu doğrultudadır. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.Dosyadaki kayıt ve belgelerden,davacının 10.03.1998, 10.03.1999, 12.05.2000,24.07.2001 tarihinde davalı işyerinde işe girdiğine dair işe giriş bildirgelerinin Kuruma verildiği,çalışmalarının kısmi olarak bildirildiği,bildirimi yapılan sürelere ait ücret bordrolarının bir kısmının imzalı olduğu ancak imzalar üzerinde herhangi bir inceleme yapılmadan ve imzalı ücret bordroları dikkate alınmadan eksik bildirilen sürelerin tanık beyanlarına dayanılarak tamamlandığı anlaşılmaktadır.Yapılacak iş, davacının tesbitini istediği sürelerle ilgili olarak davalı işverenin ücret bordrolarında sigortalının imzası üzerinde uzman bilirkişilere imza incelemesi yaptırmak, imzanın sigortalıya ait olduğunun anlaşılması halinde imzasını içeren bordrolara geçmiş sürelerin dışındaki sürelerle ilgili olarak istemin reddine, imzalı olmayan bordrolardaki süreler yönünden de işverence SSK’ya verilen dönem bordrolarında kayıtlı tanıklar saptanarak, bu tanıkların bilgilerine başvurmak, dönem bordroları yok ise işverenin komşu işyerlerinin kayıtlara geçmiş kişileri veya benzer işi yapanların kayıtlara geçmiş kimseleri tespit edilip dinlenmek, işyerine ilişkin Kurum şubesinde bulunan işyeri dosyası ile, davacıya ait işyerindeki şahsi dosyalarını celbetmek, muhtasar vergi beyannamelerini incelemek ve tüm deliller toplandıktan sonra delilleri takdir edip hizmet süresini belirlemek, belirlenen bu süreye göre işçilik alacaklarını yeniden hesaplatmak sonucuna göre karar vermekten ibarettir.Kabule göre de, 1983 yılına kadar bir dönem 3 ay(90 gün),1983 yılından sonra bir dönem 4 ay (120 gün) olduğu, 2003 yılında 4.dönem olmadığı halde davacının 2003 yılı 4.dönemde 39 gün çalıştığı kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olmuştur. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı işverenin işçilik alacaklarına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 04.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.