Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 2251 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 18999 - Esas Yıl 2015
Davacı, davalılardan işverenlere ait işyerinde 15.03.2000-31.10.2008 tarihleri arasında Kuruma bildirilmeyen sürenin tespitine, sigorta pirimlerinin 2/A kolundan yatırılmasına karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün davacı ile davalılardan vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.K A R A RDava, davacının 15.03.2000-31.10.2008 tarihleri arasında davalı işverene ait iş yerinde geçen ve Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile hükümde yazılı şekilde karar verilmişse de, eksik araştırma ve inceleme ile sonuca gidilmiştir.Dosyadaki kayıt ve belgelerden; nizalı dönemde davacının 23.08.2001-2003/2 yı—tarihleri arasında davalı AŞ'ye ait 672995 sicil numaralı işyerinden, 07.01.2004-24.04.2008 tarihleri arasında sicil numaralı işyerinden, 25.04.2008-31.10.2008 tarihleri arasında ise sicil numaralı işyerinden hizmet bildiriminin yapıldığı, sicil numaralı işyerlerinin kime ait olduğunun araştırılmadığı, tanık dinlenildiği ve Dairemizin K sayılı ilamı ile tanıkların hizmet cetvellerinin dosyaya celbi istenilmişse de, tanıkların hizmet cetvellerinde yazılı işyerlerinin kime ait olduğunu gösteren işyeri kayıtları gönderilmediğinden, tanıkların nizalı dönemin tamamında davalı işyerinde çalışmalarının olup olmadığı tespit edilememiş, bu haliyle de toplanan delillerin hüküm kurmaya elverişli olmadığı anlaşılmıştır.Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa'nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa'nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliğinin kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay'ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır.Çalışma olusu her türlü delille ispat kazanabilirse de çalışmanın konusu niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır. Somut olayda, davacı adına bildirim yapılan 1065383 ve 1315107 sicil numaralı işyerlerinin davalı işverenlere ait olup olmadığı araştırılmaksızın ve dinlenen tanıkların hizmet cetvellerinde geçen işyeri kayıtları getirtilip, nizalı dönemde davalı işyerlerinde çalışmalarının olup olmadığı araştırılmaksızın yazılı şekilde karar verilmiş olması hatalı olmuştur.Yapılacak iş, davacı adına nizalı dönemde bildirim yapan işyeri kayıtları getirtilerek davalı işverenlerle bağlantısının olup olmadığı tespit edilmeli, bağlantısının olmaması halinde hak düşürücü süre değerlendirilmeli ve giderek, davalı işyerlerine ait nizalı dönemin tamamına ilişkin dönem bordroları celbedilmeli ve bordrolarda ismi geçen ve çalışma olgusunu bilebilecek tanıklar res'en tespit edilerek dinlenmeli ve gerekirse tanıklığına başvurulan kişilerin hizmet cetvelleri alınarak nizalı dönemde çalışması olup olmadığı tespit edildikten sonra toplanan deliller doğrultusunda karar vermekten ibarettir.Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davacı ve davalılar ve davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacı ile davalılardan A.Ş'ne iadesine 18.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.