Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 21563 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 1814 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ: Kütahya İş MahkemesiTARİHİ: 13/12/2006NUMARASI: 2006/328-2006/1393Davacı, kurumca bağlanan maluliyet aylığının başlangıcının 20.09.2001 tarihi olarak düzeltilmesini ve sağlık yardımlarından yararlandırılmasına karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.Davacı, Kurumca bağlanan maluliyet aylığının başlangıcının 20.09.2001 tarihi olarak düzeltilmesini ve sağlık karnesi verilerek kurumun sağlık yardımlarından yararlanması gerektiğinin tesbitini istemiştir.Mahkeme, davacıya 01.09.2004 tarihinden itibaren maluliyet aylılığı bağlandığı ve aylıklarının ödendiği, sağlık karnesinin ise sağlık sigortası primi ödemediğinden verilemeyeceği ancak sağlık sigortası primi konusunda yasal yükümlülüğünü yerine getirdiği takdirde yararlanabileceği gerekçesiyle istemin reddine karar vermiştir.Davacıya Yargıtay’ca onanarak kesinleşen dava dosyası sonucunda Adli Tıp Kurumu raporu itibariyle %100 iş göremezlik oranı üzerinden taleple bağlı kalınarak 27.08.2004 tarihini takip eden aybaşı olan 01.09.2004 tarihinden itibaren kurumca aylık bağlandığı, banka yazısına göre 01.09.2004 tarihinden itibaren maaşlarının bankomat hesabından çekildiği ancak davacının aylıklarını almadığını iddia ettiği, sağlık karnesi isteminin de 1479 sayılı Yasa’nın Ek. 11. maddesi uyarınca isteğe bağlı sigortalı olarak aylık alanların talepleri halinde sağlık sigortasından yararlanabilecekleri belirtilerek yerine getirilmediği davacının 11.09.1998 tarihinde geçirdiği trafik kazasında kafa travması sonucu spastik parapleji hissi hareki, T4 hizasına kadar anestezi bulgularıyla Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunca 26.06.2002 tarihli raporla %100 meslekte kazanma gücünün kaybetmiş sayıldığı anlaşılmaktadır.Dava ehliyeti dava şartlarındandır. Bu nedenle, mahkeme, tarafların dava ehliyetine sahip olup olmadıklarını resen gözetmek zorundadır. Nitekim Medeni Kanun'un 405. maddesinde, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her erginin kısıtlanacağı ve görevlerini yaparlarken vesayet altına alınmayı gerekli kılan bir durumun varlığını öğrenen idari makamların, noterlerin ve mahkemelerin bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorunda oldukları hüküm altına alınmıştır.Davacının Adli Tıp Kurumunca gerek %100 maluliyetine esas alınan arızaların beyinde olması, gerekse dosyadaki mazeret dilekçeleri ve beyanları dikkate alındığında, haklarını gözetemeyecek durumda olduğu, hakkında alınan kararları, yapılan işlemleri ve sağlanan hakları anlamadığı görülmekte olup mahkemece özellikle davanın sosyal güvenliğe yönelik olması göz önünde tutularak Medeni Kanunun 405. maddesi ve H.U.M.K.'nun 42. maddesi gereğince kendisine vasi veya kayyım tayini sağlanarak davanın sonuçlandırılması gerektiğinin düşünülmemesi, 1479 sayılı Kanunun Ek 11. maddesinde, isteğe bağlı sigortalı olarak aylık alanların talepleri halinde sağlık sigortasından yararlanabileceklerinin belirtilmesine, davacının da sağlık karnesi verilerek sağlık sigortası yardımlarından yararlanmak istediğine ilişkin Bağ-Kur’a verilmiş dilekçeleri bulunmasına ve dava dilekçesinde de istemini açıkça belirtmesine karşılık, özellikle Kurumun bu konuda sürekli uyuşmazlık çıkarttığı da gözetilerek bu isteminin sonuca bağlanması ve davacının sağlık sigortasından primlerini ödemesi halinde yararlanması gerektiğine karar verilmemiş olması, öte yandan emekli maaşlarını almadığını belirten davacının maaş kartının ve cüzdanının kime teslim edildiğinin Kurumdan ve ilgili bankadan araştırılmaksızın sonuca gidilmesi doğru görülmemiştir.Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek yetersiz araştırma eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 03.12.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.