MAHKEMESİ :Asliye Hukuk ( İŞ) MahkemesiDavacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün davacılar ve davalılardan .... vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.K A R A RDava, iş kazası sonucu yaralanan sigortalının maddi ve manevi zararları ile onun eşinin manevi zararının giderilmesi istemlerine ilişkindir.Mahkemece, davalılar ...ve ... aleyhine açılan davaların reddine, davacı ... için; 20.000,00 TL manevi tazminatın 03.01.2010 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle, 269.216,32 TL maddi tazminatın 25.000,00-TL'si için 01.07.2011'den, 244.216,32 TL'si için ise ıslah tarihi olan 14.04.2014'den itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı .... .... alınarak davacıya ödenmesine, yine davacı ... için; 5.000,00 TL manevi tazminatın 03.01.2010 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı ... .... ... alınarak davacıya ödenmesine fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir.Öncelikle belirtmek gerekirse, iş kazalarından kaynaklanan tazminat davalarının özelliği gereği, eldeki olayın İş Kanunu'nun 77. maddesinin öngördüğü koşulları göz önünde tutarak ve özellikle yapılan işin niteliğine göre, işyerinde uygulanması gereken tedbirlerin neler olduğu İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü'nün ilgili maddelerinin göz önünde tutulmak suretiyle incelenmesi, işverenin hangi önlemi almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı, gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelenmek suretiyle kusurun aidiyeti ve oranının hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde belirlenmesi gerekir. (Hukuk Genel Kurulunun 16.06.2004 gün ve 2004/21-365 E.-369 K.sayılı kararı da aynı yöndedir ).Burada tarafların kusur durumunu konusunda ehil bilirkişilere inceletmek ne kadar önemli ise, bilirkişilerin mevcut olayı tüm unsurları ile birlikte eksiksiz olarak irdeleyip irdelemediğinin mahkemece denetlenmesi de en az o kadar önemlidir. Bu noktada bilirkişinin hazırladığı raporda eksik yada dosya kapsamına uygun olmayan bir irdeleme var ise bunun telafisi için gerektiğinde ek rapor yada başka bir heyetten yeni bir rapor alınmalıdır.Ayrıca işbu dosyada yargılamaya konu ihtilafın sağlıklı biçimde çözülmesi için değinilmesi gereken diğer bir konuda asıl işveren-alt işveren kavramıdır.4857 sayılı Kanun'un 2.maddesine göre bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara işveren, işçi ile işveren arasında kurulan ilişkiye iş ilişkisi denir.İş Kanunu'nun 2.maddesinin 7.fıkrasına göre bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.5510 sayılı Kanun'un 12/6.maddesi ile de asıl işveren, bu Kanunun işverene yüklediği yükümlülüklerden dolayı alt işveren ile birlikte sorumlu tutulmuştur. 4857 sayılı Kanun'un 2/7.maddesi ile işçilerin İş Kanunu'ndan, sözleşmeden ve toplu iş sözleşmesinden doğan hakları, 5510 sayılı Kanun'un 12/6.maddesi ile de Kurumun alacakları ve işçinin sosyal güvenlik hakkı daha geniş koruma-güvence altına alınmak istenmiştir. Aksi halde, 4857 veya 5510 sayılı Kanun'dan kaynaklanan yükümlülüklerinden kaçmak isteyen işverenlerin işin bölüm veya eklentilerini muvazaalı bir biçimde başka kişilere vermek suretiyle yükümlülüklerinden kaçması mümkün olurdu. Asıl işveren ile alt işverenin birlikte sorumluluğu "müteselsil sorumluluktur". Asıl işveren, doğrudan bir hizmet sözleşmesi bulunmamakla birlikte İş Kanunu'nun 2.maddesinin 6.fıkrası gereğince alt işverenin işçilerinin iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle uğrayacakları maddi ve manevi zarardan alt işveren ile birlikte müteselsilen sorumludur. Bu nedenle meslek hastalığına veya iş kazasına uğrayan alt işverenin işçisi veya ölümü halinde mirasçıları tazminat davasını müteselsil sorumlu olan asıl işveren ve alt işverene karşı birlikte açabilecekleri gibi yalnızca asıl işverene veya alt işverene karşı da açabilirler. Öte yandan asıl işveren ile alt işveren arasında yapılan sözleşme ile iş kazası veya meslek hastalığına bağlı maddi ve manevi tazminat sorumluluğunun alt işverene ait olduğunun kararlaştırılması; bu sözleşmenin tarafı olmayan işçi veya mirasçıları da bağlamaz. Alt işverenden söz edebilmek ve asıl işvereni, aracının borçlarından sorumlu tutabilmek için bir takım zorunlu unsurlar bulunmaktadır. a) İşyerinde işçi çalıştıran bir asıl işveren bulunmalıdır. Sigortalı çalıştırmayan “işveren” sıfatını kazanamayacağı için, bu durumdaki kişilerden iş alanlar da aracı sayılmayacak ve anılan madde kapsamında dayanışmalı sorumluluk doğmayacaktır.b) Bir başka işveren, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde iş almalı ve sigortalı çalıştırmalıdır.c) İşverenlik sıfatını, alınan işte ve o iş nedeniyle sigortalı çalıştırılması sonucunda kazanmış olması aranacaktır. Bu kişinin diğer bir takım işyerlerinde çalıştırdığı sigortalılar nedeniyle kazandığı işverenlik sıfatının sonuca etkisi bulunmamaktadır. d) İşverenden alınan iş, işverenin sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir işyeri olarak değerlendirilebilecek nitelikte olmamalıdır, aksi halde iş alan kimse aracı değil, bağımsız işveren niteliğinde bulunacaktır. e) İşin bütünü başka bir işverene bırakıldığında, iş anahtar teslimi verildiğinde veya işveren kendisi sigortalı çalıştırmaksızın işi bölerek ihale suretiyle farklı kişilere vermişse, iş sahibi (ihale makamı) Yasanın tanımladığı anlamda asıl işveren olmayacağından, bir alt-üst işveren ilişkisi bulunmayacaktır. f) Alt işverenin aldığı iş, işverenin asıl işinin bölüm ve eklentilerindeki işin bir kesimi yada yardımcı işler kapsamında bulunmalıdır. Asıl işverenden alınan iş, onun sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir nitelik taşımaktaysa, işi alan kimse alt işveren değil, bağımsız işveren sayılacaktır. Bu noktada belirleyici yön; yapılan işin, diğerinin bütünleyici, yardımcı parçası olup olmadığıdır. İşyerindeki üretimle ilgili olmayan ve asıl işin tamamlayıcısı niteliğinde bulunmayan bir işin üstlenilmesi halinde, alt işverenden söz etme olanağı kalmayacak, ortada iki bağımsız işveren bulunacaktır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.05.1995 gün ve 1995/9-273-548 sayılı kararı da aynı yöndedir.)Tüm bu açıklamalar sonrasında somut olaya geldiğimizde, davalı ...nin kendi yüklenimindeki HES inşaatı yapımı işinin bir kısmı olan “su iletim tüneli imalatlarının uygulama projelerine göre yapılması” işini diğer davalı .....'ne verdiğinin belli olmasına göre bu davalılar arasında asıl-alt işveren ilişkisinin doğduğu açıktır. Zira davalı ...nin diğer davalıya yapımını devrettiği iş kendi işinin bir parçasıdır. Bu noktada taraflar(müteahhit firma ve alt işveren) arasındaki sözleşmede alt işverene(taşeron) devredilen işin anahtar teslimi bir iş olduğunun belirtilmesinin ya da alt işverene devredilen işin yapımı sırasındaki kazalarda tüm sorumluluğun alt işverende olduğunun kararlaştırılmasının kazalı alt işveren işçisi bakımından bir önemi yoktur. Burada önemli olan işi veren ve alan şirketler arasında asıl-alt işveren ilişkisinin kurulup kurulmadığıdır. Hal böyle olunca işbu dosyada davalı ...ile ... arasında asıl işveren alt işveren ilişkisi olmadığı kabulüne göre değerlendirme yapılan kusur raporuna itimatla neticeye varılması doğru olmamıştır. Kaldı ki yukarıda açıklandığı üzere davalılar arasında asıl işveren alt işveren ilişkisinin mevcudiyeti halinde asıl işveren kazanın oluşumunda tamamen kusursuz olsa dahi alt işverenin kusurundan dolayı onunla birlikte alt işveren işçisi kazalıya karşı sorumlu olur.Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.Yapılacak iş; davalı ... ile ... arasındaki ilişkinin asıl işveren-alt işveren ilişkisi olduğu kabulü ile olayı bilirkişilere yeniden inceletmek, bilirkişilerce yine davalı asıl işveren...'nin kusuru bulunmadığı ortaya konulursa bu kez asıl işveren olan bu davalının yargılamaya konu iş kazasında kusursuz sorumluluğunun bulunduğunu gözeterek karar vermekten ibarettir.O halde davacı ile davalı ... ...vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı ile davalı ... ... vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına temyiz harcının istek halinde davacılara ve davalılardan ....'ne iadesine 30.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.