Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 21075 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 2111 - Esas Yıl 2015
MAHKEMESİ : Niğde 1. Asliye Hukuk ( İŞ)MahkemesiTARİHİ : 04/11/2014NUMARASI : 2013/524-2014/605Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 23/09/1993-15/11/1996 tarihleri arasında geçen çalışmalarının karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.Hükmün davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.K A R A R1- Hüküm, İş Mahkemesinden verilmiş olup 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8. maddesi hükmüne göre İş Mahkemelerinden verilmiş bulunan nihai kararların 8 gün içinde temyiz olunması gerekir. Olayda hüküm 27/11/2014 tarihinde davalı Kurum vekiline tebliğ edilmiş, temyiz ise 18/12/2014 tarihinde gerçekleşmiştir. Şu duruma göre davada 8 günlük temyiz süresi geçmiştir. O halde, 01/06/l990 tarih ve l989/3 E. 1990/4 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı da göz önünde tutularak davalı Kurum vekilinin temyiz dilekçesinin süre aşımı yönünden REDDİNE, 2- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı B.. B..nın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,3- Dava, davacının 23/09/1993-15/11/1996 tarihleri arasında davalı işverene ait iş yerinde geçen ve Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, davacının davasının kabulü ile davacının 23/09/1993- 15/11/1996 tarihleri arasında davalı Niğde Barosu Başkanlığında prime esas alt kazanç ile çalıştığının tespitine karar verilmiştir.Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa'nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa'nın 86/8. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay'ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. 506 sayılı Yasa'nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa'nın 86/8. maddelerine göre Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır. Yasada yer alan 5 yıllık süre hak düşürücü olup mahkeme tarafından kendiliğinden nazara alınması gerektiği gibi davacının aynı işyerinde çalışmasını sürdürmesinin veya 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde tekrar aynı işyerine girerek çalışmasının, hak düşürücü sürenin işlemesine engel olmayacağı ve hak düşürücü sürenin, kesilmesi ve durmasının mümkün bulunmadığı hukuksal gerçeği de ortadadır. İşverenin, çalıştırmış olduğu sigortalılara ait hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği Kanun'un 79/1.maddesinde açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği'nin dördüncü kısmında işverence verilecek belgeler düzenlenmiştir. Bunlar, aylık sigorta primleri bildirgesi (SSİYön.Madde16) , dört aylık sigorta primleri bordrosu (SSİYön. Madde 17), sigortalı hesap fişi (SSİY. Yön. Madde 18) vs.dir. Yönetmelikte sayılan bu belgelerden birisinin dahi verilmiş olması halinde artık Kanun'un 79/10 (eski 8) maddesinde yer alan hak düşürücü süreden söz edilemez. Yargıtay uygulamasında anılan maddenin yorumu geniş tutulmakta; eğer sayılan belgelerden birisi işveren tarafından verilmişse burada Kurumun işçinin çalışmasından haberdar olduğu ve artık hizmet tespiti davası için hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceği kabul edilmektedir. Maddede belirtildiği üzere yönetmelikle tespit edilen belgelerin (işe giriş bildirgesi) verilmesi durumunda hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği gibi çalışmaların sigorta müfettiş raporu ile saptanması durumunda da hak düşürücü sürenin geçtiğinden sözedilemeyeceği açıktır. Bir sigortalının askere gitmeden önce çalıştığı işyerini askerliğe müteakip girmesi durumunda hizmet akdi mecburi hizmet nedeniyle kesilmiş olduğundan artık hak düşürücü sürenin oluştuğundan bahsedilemez. Davacıya ödenen ücretten sigorta primi kesilen hallerde, davacının iş ve sosyal sigorta mevzuatının öngördüğü sigorta hak ve yükümlülüklerini yerine getirmesi nedeniyle Kurumun Yasa'dan kaynaklanan denetim ve inceleme görevini yapmaması karşısında hak düşürücü sürenin işlemeyeceği kabul edilmelidir. Davacının sigortalı çalışmalarının Kuruma kısmen bildirildiği hallerde, eksik bildirimlere yönelik olarak açılan davada hak düşürücü süre işlemeyecektir. (Hukuk Genel Kurulunun 23.06.2004 gün ve 2004/21-369 E, 2004/371 K. sayılı kararı )Ayrıca çalışmanın blok çalışma niteliğinde olması yani kesintisiz devam etmesi halinde hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği gibi, mevsimlik çalışmanın bulunması ve bu çalışmanın yıllar itibariyle kesintisiz sürdüğünün kabulü halinde de çalışılmayan dönemde hizmet akdi askıda olduğundan hükme esas alınan 5 yıllık hak düşürücü sürenin başlangıcı olarak, mevsimlik çalışmanın sona erdiği yılın sonu esas alınması gerekir.Somut olayda, davacının 01/12/1995-14/11/1996 tarihleri arasıdaki süre yönünden hizmetinin tespitine karar verilmesi doğru ise de, 01/11/1995-30/11/1995 tarihleri arasında dava dışı Gümüştepe Yapı Kooperatifine ait 27933 sicil numaralı işyerinden bildirimlerinin yapılmış olduğu ve bu bildirimleri ile davalı işyerindeki çalışmalarının kesintiye uğradığı anlaşıldığından söz konusu bildirimlerinden önceki dönem yönünden işe giriş bildirgesinin düzenlenmemesi ve Kuruma herhangi bir şekilde hizmet bildiriminin veya ücretlerinden S.. S.. 'ya prim kesilmesinin de söz konusu olmaması, yönetmelikte belirtilen belgelerin bulunmamasına göre 23/09/1993-31/10/1995 tarihleri arasındaki hizmet tespiti isteminin dava tarihine göre hak düşürücü süreye uğradığı anlaşılmaktadır.Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin 23/09/1993-31/10/1995 tarihleri arasındaki istemin hak düşürücü süre yönünden reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde davalı B.. B..nın bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan B.. B..na iadesine, 26/11/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.