Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2087 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 17022 - Esas Yıl 2015





Davacılar, iş kazası sonucu maluliyetten doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davalılardan yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığına, 88.000.00 TL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalılardan alınarak davacılara verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi, davalılardan vekilince istenilmesi ve de duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşma tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 16.02.2016 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalılardan Vekili Avukat geldi. Karşı taraf ile diğer davalı adına gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.K KA R A R1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,2-Dava 06.02.1997 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu yardıma muhtaç % 100,00 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi tazminat istemi ile eşinin manevi tazminat istemine ilişkindir.Mahkemece davacının sürekli iş göremezlik durumuna girdiği 01.02.1999 tarihinden itibaren 10 yıl geçmeden ek davanın açıldığından bahisle ana dava ve birleşen ek davadaki talepler dikkate alınarak sigortalının maddi ve manevi tazminat isteminin kabulüne, eşin manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde davalı tarafça temyiz edilmiştir.Uyuşmazlık bu tür davalarda gerek yürürlükten kalkan 818 sayılı Borçlar Kanununun 125. maddesi ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı yasanın 146. maddesi gereğince uygulanmakta olan 10 yıllık zaman aşımı süresinin hangi tarihte başlatılması gerektiği noktasında toplanmaktadır.Uygulama ve öğretide kabul edildiği üzere, zamanaşımı failin ve zararın öğrenildiği tarihten başlatılmalıdır. Zarar görenin zararı öğrenmesi demek, zararın varlığı, mahiyeti ve esaslı unsurları hakkında bir dava açma ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olması demektir. Vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zarar, ancak bakım ve tedavi sonucunda düzenlenen hekim raporuyla belirli bir açıklığa kavuşur. Bedensel zararın gelişim, gösterdiği durumlarda zamanaşımına başlangıç olarak hastalık seyrinin yani gelişimin tamamlandığı tarihin esas alınması gerekir. Dava konusu olayda davacı bakımından değişen ve gelişen bir durumun söz konusu olduğuna ilişkin tıbbi rapor mevcut bulunmadığına göre olayla birlikte zararın öğrenildiği ortadadır. Bu duruma göre 06.02.1997 tarihindeki olay nedeniyle 06.01.2009 ek dava tarihinde yasanın öngördüğü 10 yıllık sürenin geçtiği açıktır. Hal böyle olunca, sigortalının bakiye maddi tazminat istemi ile eşinin manevi tazminat istemine ilişkin 06.01.2009 tarihli ek dava üzerine, süresinde davalı tarafından ileri sürülen zamanaşımı def'i nin kabul edilerek ek dava konusu maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken, davacının 01.02.1999 tarihinde sürekli iş göremezlik durumuna girdiği ve ve zararın öğrenildiği tarihin bu tarih olarak kabulünün gerektiğinden bahisle maddi tazminat talebinin kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur.Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan ve özellikle ek dava konusu maddi ve manevi tazminat istemlerinin zaman aşımına uğradığından reddi yerine yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, 16.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.