MAHKEMESİ: Ankara 5. İş MahkemesiTARİHİ: 10/10/2007NUMARASI: 2007/214-2007/539Davacı, 1.8.2004 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmadığına, bu olmadığı takdirde borçlanma tutarını ödediği tarihi takip eden aybaşından itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tesbitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme bozma üzerine ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. 1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına göre davalı Kurum vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine. 2- Dava, davanın 12.12.1980-05.09.1997 tarihleri arasında Suudi Arabistan’da geçen çalışma süresini 3201 sayılı Yasa uyarınca iki yıllık başvuru süresi aranmaksızın borçlanılabileceğinin ve 5.7.2004 tarihli tahsis talebini takip eden aybaşı olan 1.8.2004 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tesbiti ile aksi yöndeki davalı Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.Mahkemece, davacının yurtdışında geçmiş olan çalışma sürelerinin 3201 sayılı Kanuna göre (4958 sayılı Yasa ile değişik şekline göre başvuru süresi kaldırılmış bulunduğundan) Türkiye’ye kesin dönüş tarihine bakılmaksızın borçlanabileceğinin tesbitine, tahsis talebinin ve yaşlılık aylığına hak kazandığının tesbitine ilişkin istemine reddine karar verilmiştir.Mahkemece 22.2.2006 tarihinde verilen karar Dairemizin, 22.1.2007 tarihli kararı ile eksik inceleme ve araştırma yapıldığı gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma kararına uyulmasına rağmen bozma ilamının gerekleri yerine getirilmemiştir.C. Başkonsolosluğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşeliğinin 01.08.2007 tarih ve 6944-2 sayılı yazılarında tesbit edilen hususların ve buna dayanılarak düzenlenen hizmet belgesinin davacıya ait pasaport fotokopileri üzerinde yeniden yapılan inceleme sonucu elde edildiği,dolayısıyla bozma ilamında belirtilen hususlarda gerekli inceleme ve araştırmanın yapılmadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan, Kurumun 29.03.2006 tarih ve 8-32 Ek sayılı Genelgesinde, bundan böyle yurtdışında çalışmış ve çalışmakta olanlar ile bunların hak sahiplerinin, yurtdışında iken ya da yurda döndükten sonra 8-17 Ek sayılı Genelgenin 3.maddesinde belirtilen durumlarına uygun sosyal güvenlik kuruluşuna yeniden yazılı olarak müracaat etmek suretiyle borçlanabilecekleri,yurtdışı hizmet borçlanmaları ile ilgili 19.08.2003 tarih, 8-17 Ek sayılı Genelgenin “4-Başvuru süresi” başlıklı bölümü ile işlerliği kalmayan 31.05.2004 tarih, 8-19 sayılı Genelgenin yürürlükten kaldırıldığı belirtilmektedir.Yapılacak iş; yukarıda sözügeçen Genelge uyarınca davacıya Kuruma yeniden yazılı olarak müracaat etmek üzere süre vermek, Kurum tarafından borçlanma kabul edilmediği taktirde, mahkemece uyulmasına karar verilen önceki bozma ilamında belirtildiği gibi, öncelikle borçlanılmak istenen hizmetin Türk işveren nezdinde Türk Sosyal Güvenlik Kurumları kapsamında geçip geçmediğini tesbit etmek, Türk Sosyal Güvenlik Kurumları kapsamı dışında bir hizmetin varlığının mevcudiyeti halinde ise davacıya ibraz ettiği hizmet belgesini HUMK’nun 296. madde uygulaması gereğince T.C. yetkili Sosyal Güvenlik Kurumlarının karşılığı olan Suudi Arabistan yetkili sosyal güvenlik kurumlarından davacının çalıştığı günleri gösteren işyerine ait hizmet belgesi, işe giriş çıkış tarihleri, Suudi Arabistan iş karnesi, iş güvence karnesi, hizmet cetveli gibi bilgi ve belgeler elde edilip, bu bilgi ve belgelerin o yöredeki Türk S. A. Elçiliğince veya Başkonsolosluğu'nca tercümesi yapılarak doğruluğu tasdik ettirilip, resmi senet özelliğine kavuşturulduktan sonra eldeki yargılama dosyası içerisine getirtilmesini sağlamaktan ibarettir.Mahkemece yukarıda belirtildiği şekilde davacının çalışma sürelerinin kuşku duyulmayacak biçimde saptanması halinde bu sürelerle sınırlı olmak üzere 3201 sayılı Kanunun 3. ve devamı maddeleri gereği borçlandırma hakkından yararlandırılması gerektiği düşünülmelidir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir O halde, davalı Kurum’un bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 14.02.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.