MAHKEMESİ :İş MahkemesiDavacılar, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. K A R A R 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle, kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine, 2-Dava, iş kazası nedeniyle sigortalının maddi ve manevi zararları ile yakınlarının manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulü ile, davacı sigortalı yönünden 55.270,26 TL maddi tazminatın ve 50.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile davalı şirketten tahsili ile davacıya verilmesine, davacı eş Necla yönünden 20.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile davalı şirketten tahsili ile davacıya verilmesine, davacı çocuk Sudenaz yönünden 15.000,00 manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile davalı şirketten tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir. Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; davacı sigortalının iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik oranının % 30.2 olduğu, mahkemece hükme esas alınan kusur raporunda davalı işverenin % 100 oranında kusurlu bulunduğunun, davacı işçinin kusurunun bulunmadığının belirtildiği anlaşılmaktadır. Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin, özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.Hakimin, bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince almamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23/06/2004, 13/291-370 ) Bu ilkeler gözetildiğinde, davacı sigortalı yararına hükmedilen 50.000,00 TL, davacı eş yararına hükmedilen 20.000,00 TL ve davacı çocuk yararına hükmedilen 15.000,00 TL manevi tazminatın fazla olduğu ortadadır. O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 11/02/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.