Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1993 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 26798 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :İş MahkemesiDavacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, feragat nedeniyle davanın reddine karar vermiştir.Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. K A R A R Dava, 08.10.2007 tarihindeki iş kazası sonucu %100 oranında sürekli işgöremezliğe maruz kalan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, usul ve yasaya uygun olan 30.03.2010 tarih ve 2009/715 Esas 2010/150 Karar sayılı kararında direnilmesine, davacının davasının feragati nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden, davacının Mahkemeye ibraz ettiği 17.02.2010 havale tarihli feragat dilekçesiyle davasından feragat etmesi nedeniyle Mahkemenin 30.03.2010 tarih ve 2009/715 Esas, 2010/150 Karar sayılı kararıyla davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği, bu kararın Dairemizin 02.12.2013 gün ve 2013/20004-22391 E.K. sayılı ilamı ile Bozulduğu, bu Bozma sonrasında Mahkemenin 11.03.2014 tarihli son kararı ile temyize konu olan ilk kararının gerekçesinde yer vermedi??i ve dolayısıyla Dairemiz tarafından değerlendirilmeyen “davacı tarafından vekille takip edilen davada davalı tarafça aralarında yaptıkları ibraname ve feragatnameyi ekleyerek yazılı tespitli kimliği ile 17/02/2010 tarihinde mahkememize başvurması üzerine 30/03/2010 tarihinde önceden belirlenen celsede davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği, kararın davacıya 23/09/2013 tarihinde tebliği üzerine davacının 22/08/2013 tarihli dilekçe ile kendisinin baskı ve tehdit altında imzalatıldığından bahisle feragat dilekçesinin gerçek iradesini yansıtmadığını iddia ederek temyiz ettiği, dilekçesi ekinde temyiz sebebine ilişkin herhangi bir bilgi, belge, şikayet veya soruşturma işleminden bahsetmediği, yasada öngörülen 1 yıllık zamanaşımının da dolduğu, bu itibarla bozma ilamında gösterilen sebeplerin dava konusu dosyada bozma sebebi gösterilemeyeceği” gerekçelerine yer verildiği, bu gerekçeler sonrasında Mahkeme her ne kadar 30.03.2010 tarih ve 2009/715 Esas 2010/150 Karar sayılı kararda direnilmesine karar vermişse de "direnme" olarak adlandırdığı bu son kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, Mahkemenin 11.03.2014 tarihli son kararının mevcut hali ile ilk kararda tartışılıp değerlendirilmemiş yeni gerekçelere dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu husus Hukuk Genel Kurulunca verilen 26.11.2014 tarihli kararda da aynı şekilde değerlendirilmiştir.Temyize konu uyuşmazlığın dayanağı, 6100 sayılı H.M.K.'nın 311. maddesindeki ”Feragat ve kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. İrade bozukluğu hâllerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir.” hükmünden kaynaklanmaktadır. Davaya son veren taraf işlemlerinden biri feragattir. Davadan feragat davacının mahkemeye karşı yapacağı tek taraflı bir irade beyanı ile olur. Feragatin geçerliliği için bunun davalı ve mahkeme tarafından kabul edilmesine gerek yoktur. Çünkü davacı davasından feragat etmekle, yalnız davasını geri almakla yetinmemekte, bilakis dava konusu yapmış olduğu haktan vazgeçmektedir (feragat etmektedir). Davacının davasından feragat etmesi ile, dava konusu uyuşmazlık sona erer. Bu nedenle mahkeme henüz feragat nedeniyle davanın reddine karar vermemiş olsa bile, davacı feragatten dönemez; feragati ile bağlıdır. Fakat davacı, feragatin hata, hile veya ikrah nedeniyle geçersiz olduğunu aynı davada ileri sürebilir veya feragatin feshi için ayrı bir dava açabilir. Türk Borçlar Kanununun 39.maddesine göre de Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır. Somut olayda; davacının 17.02.2010 tarihli feragatinin hata, hile veya korkutma altında yapılıp yapılmadığı, bu konuda cezai soruşturma bulunup bulunmadığı varsa sonucunun ne olduğu araştırılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur. Kaldı ki karar gerekçesinde belirtilen 1 yıllık sürenin dolup dolmadığı noktasında değerlendirme yapabilmek için yukarıda belirtilen araştırmaların yapılması gereklidir. Zira bu süre özellikle korkutma ile iradenin sakatlanması halinde korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayan bir süredir. Yapılacak iş , davacıya temyiz dilekçesinde belirttiği iradesinin sakatlandığı iddialarına ilişkin delillerini bildirmesi için önel vererek, iş kazası sonucunda sürekli iş göremez hale gelen davacının nasıl olup da tazminat taleplerinden feragat ettiğini, feragat aşamasına hangi şartlarda geldiğini, feragat dilekçesi aşamasında hata, hile veya korkutma gibi irade fesadına konu eylemlerin olup olmadığını etraflıca araştırılarak tüm deliller bir arada değerlendirilip çıkacak sonuca göre bir karar vermektir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine 09.02.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.