Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19773 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 10595 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 4. İş MahkemesiTARİHİ : 08/06/2012NUMARASI : 2011/492-2012/635Davacı, işe giriş tarihi, doğum borçlanması ve ödediği prim gün ve sayısına göre emeklilik hakkı kazandığına karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.K A R A RDava; davacının işe giriş tarihinin 08.02.1982 tarihi olarak belirlenmesi, sigortalılık süresi içinde iki kez doğum yapması sebebi ile doğum borçlanması hakkının olduğu ve işe giriş tarihi ve doğum borçlanması nazara alınarak, ödediği prim gün ve sayısına göre yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulü ile; davacının A. R. sigortalarına giriş tarihi olan 08.12.1982 tarihinin sigortalılık başlangıç tarihi olarak tespitine, davacının 5510 Sayılı Yasanın 41. maddesi uyarınca 20.08.1992 ve 01.07.1996 doğumlu iki çocuğu için ikişer yıllık süreyi borçlanma hakkı bulunduğuna ve davacının iki çocuğuna ilişkin borçlanma bedellerini ödemek kaydıyla yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazandığının tespitine karar verilmiş ise de bu sonuca eksik araştırma ve inceleme ile gidilmiştir. Dosyadaki kayıt ve belgelerden, 08.02.1964 doğumlu olan davacının 20.08.1992 ve 01.07.1996 tarihli iki tane çocuğunun olduğu, davacının 17.07.1980 – 30.6.1989 tarihleri arasında Almanya’da sigortalı olduğu, ancak bu sigortalılığının fiili çalışmaya dayalı olup olmadığına dair dosya içerisinde belge olmadığı, 01.12.2005 – 01.08.2006 tarihleri arasında 506 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı, 01.01.2007 – 30.09.2008 tarihleri arasında da isteğe bağlı sigortalı olduğu, davacının 09.02.2011 tarihinde borçlanma ve tahsis talebinde bulunduğu, Kurumun 10.02.2011 tarihli yazısı ile; “Davacının, 01.12.2005 tarihinde sigortalılığının başladığı, çocuklarının doğrum tarihinin ise 20.08.1992 ve 01.07.1996 olduğu” belirtilerek talebinin reddedildiği anlaşılmaktadır. 5510 sayılı Kanun'un 38. maddesine göre malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı; sigortalının, 5417, 6900, 506, 1479, 2925, 2926, 5434 sayılı Kanunlar ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20. maddesi kapsamındaki sandıklara veya 5510 sayılı Kanuna tâbi olarak malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih olarak kabul edilir. Uluslararası sosyal güvenlik sözleşmeleri hükümleri saklıdır.Bu Kanunun uygulanmasında 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanların sigortalılık süresi, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilir. 3201 sayılı Kanun'un 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanun ile değişik 5. maddesinin son fıkrasında "Sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış ülkelerdeki hizmetlerini, bu Kanuna göre borçlananların, sözleşme yapılan ülkede ilk defa çalışmaya başladıkları tarih, ilk işe giriş tarihi olarak dikkate alınmaz." hükmü bulunmakta ise de Anayasa'nın 90. maddesi uyarınca yöntemine göre yürürlüğe girmiş uluslararası sözleşme hükümleri 3201 sayılı Kanunun 5. maddesinden önce uygulanma önceliğine sahip olduğundan ülkemiz ile sosyal güvenlik sözleşmesi bulunan ülkelerde ilk defa çalışmaya başlanılan tarihin ülkemizde sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilmesi gerekmektedir.Ülkemiz ile sosyal güvenlik sözleşmesi bulunan ülkelerde ilk defa çalışmaya başlanılan tarihin ülkemizde sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilebilmesi için 3201 sayılı Yasa kapsamında borçlanma talebinde bulunulması veya kısmen de olsa borçlanma bedelinin ödenmesi zorunlu değildir. Uluslararası sözleşmelere konulan bu yöndeki hükümlerin amacı; yurtdışında çalışan Türk vatandaşlarının ülkemize dönmesi halinde uzun vadeli sigorta kollarından sağlanan haklar yönünden önem arz eden sigortalılık başlangıç tarihinin belirlenmesinde ülkemizde çalışan sigortalılar ile aynı koşullara tabi tutmak olup bu hüküm 3201 sayılı Yasa'da yer alan yurtdışı borçlanma hükümlerinden bağımsız bir sosyal güvence olduğundan uygulanması için borçlanma koşulu da aranmaz.Yurtdışında çalışan Türk vatandaşlarının yurtdışında geçen hizmetlerinin borçlandırılarak ülkemiz sosyal güvenlik mevzuatına malullük, yaşlılık ve ölüm (uzun vadeli sigorta kolları) hallerinde Türkiye’de geçmiş hizmet gibi değerlendirilmesini sağlamak amacıyla yürürlüğe giren 30.05.1978 tarih ve 2147 sayılı Kanun ile 08.05.1985 tarih ve 3201 sayılı Kanun'ların kendilerinden önce yürürlüğe giren uluslararası sözleşmeler ile yabancı bir ülkede çalışan Türk vatandaşlarına tanınan sosyal güvenlik haklarını koşula bağlaması, ortadan kaldırması veya sınırlaması da Anayasa'nın 90. maddesinin açık hükmü karşısında mümkün değildir.5510 sayılı Kanunun, "Sigortalıların borçlanabileceği süreler" başlıklı, 41/1-a maddesinde; "Bu Kanuna göre sigortalı sayılanların; Kanunları gereği verilen ücretsiz doğum ya da analık izni süreleri ile 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalı kadının, iki defaya mahsus olmak üzere doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla hizmet akdine istinaden işyerinde çalışmaması ve çocuğunun yaşaması şartıyla talepte bulunulan süreleri,... kendilerinin veya hak sahiplerinin yazılı talepte bulunmaları ve talep tarihinde 82 nci maddeye göre belirlenen prime esas günlük kazanç alt ve üst sınırları arasında olmak üzere, kendilerince belirlenecek günlük kazancın % 32'si üzerinden hesaplanacak primlerini borcun tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde ödemeleri şartı ile borçlandırılarak, borçlandırılan süreleri sigortalılıklarına sayılır..." hükmü düzenlenmiştir. Somut olayda, davacının yurtdışındaki sigortalılığının fiili çalışmaya dayalı olup olmadığı netleştirilmeden, A. R. sigortalarına giriş tarihi olan 08.12.1982 tarihinin Türk sigortalılık başlangıç tarihi olarak tespiti ve davacının 5510 Sayılı Yasanın 41. maddesi uyarınca 20.08.1992 ve 01.07.1996 doğumlu iki çocuğu için ikişer yıllık süreyi borçlanma hakkı bulunduğuna şeklinde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.Öte yandan, HMK'nın 297. maddesinde, mahkeme kararında taraflara yükletilen görev ve verilen hakların şüphe ve tereddüdü gerektirmeyecek biçimde açık olarak yazılması öngörülmüştür. Hüküm fıkrası, kararın esası olup, açık ve infazı mümkün olmalıdır. Şarta bağlı ve terditli olarak hüküm kurulamaz. Davanın açıldığı tarihteki duruma göre hüküm fıkrasında, asıl talep ile yardımcı talepler hakkında, şüphe ve tereddüdü gerektirmeyecek biçimde, açık olarak karar verilmelidir. Bu nedenle; “davacının iki çocuğuna ilişkin borçlanma bedellerini ödemek kaydıyla yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazandığının tespitine” şeklinde ve şarta bağlı olarak yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Yapılacak iş, davacının borçlanmaya esas olmak üzere yurtdışında hangi tarihte fiilen çalışmaya başladığını netleştirmek, ilgili ülke sosyal güvenlik kurumundan alınan ve davacının yurtdışı çalışmalarını gösteren belgeler ile Türkçe tercümelerini getirtmek, davacının yurtdışında fiili çalışma tarihinin ülkemizde sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabulüne karar vermek ve sonucuna göre davacının çocuklarının doğum tarihleri de dikkate alınarak doğum borçlanması ve yurtdışı borçlanması ve doğum borçlanmasını gözönünde tutarak yaşlılık aylığı hakkında karar vermekten ibarettir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 14.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.