Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19451 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 11468 - Esas Yıl 2015





E Y A R G I T A Y İ L A M IİNCELENEN KARARINMAHKEMESİ : Bakırköy 27. İş MahkemesiTARİHİ : 03/03/2015NUMARASI : 2013/541-2015/22 Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 03.03.1991- 05.04.1995 tarihleri arasında geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. K A R A RDava, davacının davalı işyeri nezdinde 03/03/1991-05/04/1995 tarihleri arasında geçen hizmet sürelerinin tespiti istemine ilişkindir. tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine şeklinde hüküm kurulmuştur. Uyuşmazlık, fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, Mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa'nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa'nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay'ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olgusu her türlü delille ispat edilebilirse de çalışmanın konusu, niteliği, başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 16/06/1974 doğum tarihli olan davacının davalı işyerinde işe başladığını gösterir ilk işe giriş bildirgesinin 01/01/1991 tarihli olup 30/01/1991 tarihinde Kurum kayıtlarına intikal ettiği, davacıya ait hizmet cetvelinde davacı adına davalı işyerince 1991/1-2 dönemleri için 120 gün davalı işyerince hizmet bildiriminde bulunulduğu, yine davalı işyeri çalışanı olan ve de davacı tanığı olarak duruşmalarda beyanı alınan H.. A..'ın 1991/3 dönemi için 60 gün, 1992/1,2,3 dönemleri için toplam 360 gün, 1993/1 ve 2. dönemleri için 150 gün lük çalışmalarının davacıya ait hizmet cetvelinde görüldüğü, bu tanığa ait hizmet cetvelinin getirtildiği, ihtilaf konusu dönem içerisinde davalı işyerince başkaca hizmet bildiriminde buluunmadığı, davalı işyerinin 01/04/1993-31/07/1995 tarihleri arasında “Berberlik” faaliyetinden Kanun kapsamına alınmış olduğu, davalı işyerine ait 1991/1-1993/3. dönem bordrolarının getiritldiği, yapılan zabıta araştırması neticesi davacı ile davalı işyerini bilen herhangi bir kişinin tespit edilemediğinin tutanağa bağlanmak suretiyle Mahkeme'ye bildirildiği, davacı tanıklarının dinlendiği ve bu şekilde hak düşürü süre nedeniyle Mahkemece davanın reddine dair kurulan ilk hükmün Dairemizce “eksik inceleme ve araştırma” nedeniyle bozma nedeni yapıldığı, Dairemiz'in 15/10/2012 tarihli bozma ilamına “uyma” kararı verilerek yargılamaya devam olunduğu, duruşmalarda bordrolu tanıkların dinlendiği, alınan bilirkişi raporunun dosyaya sunulduğu anlaşılmaktadır. Somut olayda; Mahkemece ispat olunamayan davanın reddinin gerektiği şeklinde sonuca gidilmiş ise de dinlenen bordrolu çalışanlardan H.. A..'ın beyanı davacının 1993 yılına kadar davalı işyerinde çalıştığı yönündedir. Adı geçen tanığın ilk yargılama esnasında davacı tanığı, bozma ilamı sonrası yapılan yargılamada ise bordrolu tanık olarak alınan beyanları arasında çelişkinin bulunduğu anlaşılmakla davacının davalı işyerinde geçen çalışmalarının tereddüt oluşturmayacak şekilde ortaya konmadığı ve Dairemiz bozma ilamı gereklerinin yerine getirilmediği ortadır. Yapılacak iş; kamu düzenini yakından ilgilendiren bu tür davalarda gösterilmesi gereken özen gereğince, sağlıklı bir sonuca ulaşılabilmesi için ihtilaf konusu dönem kapsamında davalı işyerinde çalışması bulunan ve de duruşmalarda beyanına başvurulmamış başkaca kayıtlı bordro tanıklarını dinlemek, çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak ve gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde kanıtladıktan sonra davacının çalışmasının sürekli çalışma olduğu anlaşılırsa sonucuna göre karar vermekten ibarettir.Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davacı asilin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine 04.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.