Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 19069 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 15300 - Esas Yıl 2006
MAHKEMESİ : Ankara 10. İcra MahkemesiTARİHİ : 28/06/2006NUMARASI : 2006/500-2006/617Yukarıda tarih ve numarası yazılı kararın temyizen tetkiki davacı (3.Kişi) vekili tarafından istenmiş, mahkemece ilamında belirtildiği şekilde isteğin REDDİNE karar verilmiştir. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.Uyuşmazlık 3. kişinin İİK md. 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan istihkak davasına ilişkindir.Dava; M. M. Gıda San. Tic. A.Ş. adına Y.Ö. tarafından açılmış ve mahkemece bu şahsın anılan şirketin yetkilisi ve temsilci olmadığından bahisle davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir. Bir davada taraf sıfatı ile dava ehliyeti farklı hukuksal statüleri ifade eder. Davada sıfat konusu subjektif hak (dava hakkı ) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Bir subjektif hakkı dava etme yetkisi kural olarak o hakkın sahibine ait bulunmaktadır. Buna davacı olma sıfatı aktif husumet denilmektedir. Dava konusu olayda ise hacizli mal üzerinde ayni veya sınırlı bir hak iddia eden 3. kişi tarafından dava açılabilir.Davada taraf olarak yer alan kimseler dava ehliyeti ve davayı takip etme yetkisine sahip olsalar bile davada gerçekten davacı yada davalı sıfatı yoksa dava konusu hakkın esası yönünde karar verebilme olanağı yoktur.Dava ehliyeti ise kimlerin dava açabileceğini ifade edip: davayı takip yetkisini de içerir ve aynı zamanda bir dava koşuludur. Tüzel kişilerin taraf bulunduğu davalarda: tüzel kişilerin yetkili organı yada temsilci aracılığıyla temsil edilip edilmediği öncelikle ve kendiliğinden gözetilmek gerekir.Tüzel kişiyi temsil yetkisi olmayan bir kimse tarafından tüzel kişi adına dava açılmış olması halinde dava hemen reddedilmez. Mahkemece: adına dava açılan tüzel kişinin: temsile yetkisi olan kimselerce onay (icazet) verilebilmesi için uygun bir süre tanınması gerekir (HUMK mad. 39-40) . Bu kimse, davacının dava açma yeteneğinden yoksun olduğu davanın, açılmasını onaylarsa onayı geçmişe etkili olarak, sonuç doğuracağı gözetilerek dava sürdürülmelidir.Eğer davanın açılmasına onay verilmezse davanın dinlenme olanağı kalmadığından dava reddedilmemelidir.Anonim Şirketlerde temsil Türk Ticaret Kanunu 317 ve 318 ve 319 maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan yasal hükümlere göre davayı açan Y.Ö.’ün davacı A.Ş. temsile yetkili şahıslardan olmadığı gibi Avukatlık Kanunu 35 ve HUMK 61. maddesi hükümleri uyarınca temsilciler tarafından dava açmak üzere yetki verilmiş bir avukatta olmadığı anlaşılmaktadır.Bu durumda: Mahkemece: davacı AŞ.’nin yetkili temsilcilerinin, açılan bu davaya HUMK’un 39 ve 40. maddeleri uyarınca onay vermesi ve takip etmesi için uygun bir öneli içeren açıklanmalı davetiye tebliğ olunarak: onay verilmesi halinde davanın yürütülmesine, onay verilmediği takdirde davanın dinlenmesi olanağı bulunmadığından reddedilmesi gerekir.Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 23.10.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.