Mahkemesi : Sakarya İş MahkemesiTarih : 22.11.2006No : 223-781Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün davacı ile davalılardan A.İnş.San.Tic.Ltd.Şti, A.Ö., S. İnş. vekilleri tarafından temyiz edilmesi ve davalılardan S.İnş. vekilince duruşma talep edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.1-Sakarya İş Mahkemesi’nin davalı A.Ö.’ün temyiz talebinin reddine ilişkin 25.12.2006 gün ve 223–781 sayılı kararının temyiz yoluyla incelenmesi davalı A.Ö. avukatı tarafından istenmekle gereği konuşulup düşünüldü; Temyiz olunan karar Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun değişik 432.maddesi gereğince kanuni temyiz süresinin geçirilmesi nedeniyle, temyiz isteminin yerel mahkemece reddine ilişkindir.Temyiz isteminin reddine ilişkin karara yöneltilen temyiz dilekçesi süresinde ise de, işin esasına ilişkin yerel mahkeme kararının yasal süre içerisinde temyiz edilmediği anlaşılmaktadır. Gerçekten, hüküm İş Mahkemesinden verilmiştir. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun yürürlükte bulunan 8. maddesi hükmüne göre İş Mahkemelerinden verilen kararların 8 gün içerisinde temyiz olunması gerekir.Olayda, bu süre geçtikten sonra İş Mahkemesi kararının temyiz edildiği, dosya içeriğinden anlaşılmakla davalı A.Ö. vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan temyiz talebinin reddine ilişkin hükmün ONANMASINA,2- HUMK’ nun 427. maddesindeki parasal sınırları değiştiren 5219 sayılı yasanın 2/c maddesi ile 21.7.2004 tarihinden itibaren verilecek kararlarda “ 40.000.000 TL” olan kesinlik sınırı “ 1.000.000.000 TL’ye (1.000,00-YTL) çıkarılmıştır. Diğer bir deyişle 21.7.2004 tarihinden itibaren verilen kararların temyiz edilebilmesi için hüküm altına alınan miktarın “ 1.000.000.000 TL(1.000,00-YTL) ‘yi geçmesi gerekir.HUMK’na 5236 sayılı yasanın 19.maddesi ile eklenen Ek–4.maddeye göre ise ”Görev, kesin hüküm, istinaf, temyiz, Yargıtay’da duruşma, senetle ispata ve sulh mahkemelerindeki taksim davalarında muhakeme usulünün belirlenmesine ilişkin maddelerdeki parasal sınırlar; her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilân edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on milyon lirayı (10,00-YTL) aşmayan kısımları dikkate alınmaz.” 18.11.2005 gün ve 25997 sayılı Resmi Gazetede ilan edilen Maliye Bakanlığı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde, 2006 yılı için belirlenen yeniden değerlendirme oranı % 9,8 olarak öngörülmüştür. Buna göre, 2006 yılında mahkemelerce verilecek kararların temyiz edilebilmesi için, temyize konu dava değerinin 1.090.00. YTL.’sini geçmesi gerekir.İnceleme konusu karar, bu tarihten sonra verilmiş ve davacı M.D. yararına hüküm altına alınan 1.000,00-YTL manevi tazminat kesinlik sınırının altından bulunmuş olmakla hüküm kesin nitelik taşıdığından 1.6.1990 gün ve 1989/3 E. 1990/4 K. Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı da göz önünde tutularak davalıların bu yöne yönelik temyiz taleplerinin Dairemizce reddine3-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, davacıların tüm davalı S. İnşaat AŞ ile A. İnşaat Ltd. Ştı.’nin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,4-Dava 01.11.2000 tarihinde meydana gelen trafik iş kazasında yaralanarak 22.03.2002 tarihinde 38 yaşında ölen sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.Mahkemece ölümle trafik iş kazası arasında illiyet bağı kurulamadığından maddi tazminat talebinin reddi ile trafik iş kazası nedeniyle; kazalının, %10 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği ve bu durumun davacılardan eş, çocuklar ile anne üzerinde manevi çöküntü yarattığından lehlerine manevi tazminat takdiri gerektiğinden anılan davacıların manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne karar bahisle sürekli iş göremezliğe uğradığı ve bu orandaki iş göremezlik an Borçlar Kanununun 43.maddesi gereğince % 20 oranında takdiri indirim yapılmak suretiyle davacının maddi ve manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde temyiz edilmiştir. Davalı anne yararına hükmolunan manevi tazminatın miktarına göre kesin olduğu anlaşıldığından bu yöne yönelik temyiz taleplerinin reddine yukarıda karar verilmişti, davalılar S. İnşaat AŞ ile A.İnşaat Ltd. Ştı.’nin davacı eş ve çocuklar yararına hükmolunan manevi tazminatlara yönelik temyizlerine gelince;Davacılar 27.06.2002 tarihli dava dilekçesi ile murislerinin iş kazası sonucu ölümü nedeniyle manevi tazminat isteminde bulunmuşlardır. Diğer bir deyişle murislerinin iş kazası sonucu meslekte kazanma güç kaybına uğraması nedeniyle manevi zarar gördüklerinden bahisle manevi tazminat talepleri yoktur. Davanın ıslahı da söz konusu değildir. Hal böyle olunca da iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik nedeniyle açılmış bir davanın bulunmadığı göz ardı edilerek, sigortalının iş kazası sonucu %10 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği ve bu nedenle davacı eş ve çocukların manevi çöküntüyü uğradığından bahisle anılan davacılar yararına manevi tazminata karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.Kabul ve uygulamaya göre de; Borçlar Kanununun 47. maddesine göre manevi tazminat isteme hakkının kural olarak zarar görene ait bulunduğu, ancak sigortalının çok ağır oranda bedensel zarara uğramasına yol açan olaylar nedeniyle eş, çocuk, anne, baba gibi çok yakınlarının hukuken korunan ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüğü ağır şekilde bozulduğunun ve doğrudan manevi zarar gördüklerinin kabulünün gerektiği, bedensel zararın çok ağır olmadığı durumlarda ise yakınların ancak hukuken korunan ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüğünün ağır şekilde bozulduğunun ispatlanması halinde manevi tazminata hak kazanacakları dairemizin ve giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir. Somut olayda sigortalının çok ağır oranda bedensel zarara uğramadığı, ve giderek davacı eş ve çocukların hukuken korunan ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüğünün ağır şekilde bozulduğunu ispatlayamadıkları bu nedenle de manevi tazminat istemlerinin reddinin gerektiği ortadadır. O halde, davalılardan S. İnş. ve A. İnş.Ltd.'nin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, fazla alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacılar ile davalı A.Ö.'e iadesine, temyiz harcının istek halinde davalılar A. Ltd.Şti. ve Sada İnş.'a iadesine, 23.10.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.