MAHKEMESİ : Edirne İş MahkemesiTARİHİ : 02/09/2014NUMARASI : 2013/62-2014/567Davacının, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı taraf vekillerinin tüm, davacı tarafın ise aşağıda belirtilenler dışında sair temyiz itirazlarının reddine, 2- Dava, davacının davalıya ait işyrinde 15/03/1992-30/11/2011 tarihleri 15 Mart-31 Kasım tarihleri arasında geçici mevsimlik işçi olarak çalıştığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacının davalı nezdinde 29/11/2001-30/11/2011 tarihleri arasında hükümde yazılı şekilde çalıştığının tespitine karar verilmişse de bu sonuca eksik araştırma ve inceleme ile gidilmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının hizmet tespitine yönelik talebinin bir kısmının hak düşürücü süreye uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır. Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa'nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa'nın 86/8. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay'ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. 506 sayılı Yasa'nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa'nın 86/8. maddelerine göre Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurum tarafından tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır. Yasada yer alan 5 yıllık süre hak düşürücü olup mahkeme tarafından kendiliğinden nazara alınması gerektiği gibi davacının aynı işyerinde çalışmasını sürdürmesinin veya 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde tekrar aynı işyerine girerek çalışmasının, hak düşürücü sürenin işlemesine engel olmayacağı ve hak düşürücü sürenin, kesilmesi ve durmasının mümkün bulunmadığı hukuksal gerçeği de ortadadır. İşverenin çalıştırmış olduğu sigortalılara ait hangi belgeleri Kurum'a vermesi gerektiği Kanun'un 79/1.maddesinde açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği'nin dördüncü kısmında işverence verilecek belgeler düzenlenmiştir. Bunlar, aylık sigorta primleri bildirgesi (SSİ. Yön.Madde16) , dört aylık sigorta primleri bordrosu (SSİ. Yön. Madde 17), sigortalı hesap fişi (SSİ. Yön. Madde 18) vs.dir. Yönetmelikte sayılan bu belgelerden birisinin dahi verilmiş olması halinde artık Kanun'un 79/10 (eski 8) maddesinde yer alan hak düşürücü süreden söz edilemez. Yargıtay uygulamasında anılan maddenin yorumu geniş tutulmakta; eğer sayılan belgelerden birisi işveren tarafından verilmişse burada Kurum'un işçinin çalışmasından haberdar olduğu ve artık hizmet tespiti davası için hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceği kabul edilmektedir. Maddede belirtildiği üzere yönetmelikle tespit edilen belgelerin (işe giriş bildirgesi) verilmesi durumunda hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği gibi çalışmaların sigorta müfettiş raporu ile saptanması durumunda da hak düşürücü sürenin geçtiğinden sözedilemeyeceği açıktır. Bir sigortalının askere gitmeden önce çalıştığı işyerine askerliğe müteakip girmesi durumunda hizmet akdi mecburi hizmet nedeniyle kesilmiş olduğundan artık hak düşürücü sürenin oluştuğundan bahsedilemez. Davacıya ödenen ücretten sigorta primi kesilen hallerde, davacının iş ve sosyal sigorta mevzuatının öngördüğü sigorta hak ve yükümlülüklerini yerine getirmesi nedeniyle Kurum'un Yasa'dan kaynaklanan denetim ve inceleme görevini yapmaması karşısında hak düşürücü sürenin işlemeyeceği kabul edilmelidir. Davacının sigortalı çalışmalarının Kurum'a kısmen bildirildiği hallerde, eksik bildirimlere yönelik olarak açılan davada hak düşürücü süre işlemeyecektir. (Hukuk Genel Kurulu'nun 23.06.2004 gün ve 2004/21-369 E, 2004/371 K. sayılı kararı ) Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davalı işveren tarafından davacı adına düzenlenen 07/05/1997 tarihli işe giriş bildirgesinin ve davalı işyeri nezdinde geçen 07/05/1997-01/12/1997 tarihleri arasında 87 gün, 2001/3 dönem- 29/11/2001 tarihi arasında 89 gün, 2003/2. dönem ile 11/12/2003 tarihi arasında 216 gün olmak üzere toplam 392 günlük davacıya ait hizmetlerinin kısmen Kurum'a bildirildiği, davacı adına Kurum'a bildirilmiş başkaca hizmetin bulunmadığı, 1992-2011 yılları arası dönem bordrolarının getirtildiği, davalı işyerinin kiremit fabrikası olup 15/06/1968 tarihinde Kanun kapsamına alınmış olduğu, yapılan zabıta araştırması neticesi davacıyı ve davalı işyerini tanıyan herhangi bir kişiye ulaşılamadığının tutanağa bağlanmak suretiyle Mahkeme'ye bildirildiği, davacı ve davalı işyeri arasında akdolunan ibranamenin dosyaya sunulduğu, yargılama esnasında duruşmalarda davacı-davalı ve bordro tanıklarının dilenildiği, alınan bilirkişi raporunun dosyaya sunulduğu anlaşılmaktadır. Somut olayda, Mahkemece davacının 01/12/1997-01/09/2001 tarihleri arasında çalışmaya ara verdiği kabul edilerek bu süreler yönünden hak düşürücü sürenin söz konusu olması nedeniyle davacının hizmet talebi hakkında kısmen kabul şeklinde hükümde yazıldığı şekilde sonuca gidildiği anlaşılmakla bir kısım tanık beyanlarına göre davacının evliliğinden sonra hizmete ara vermediği, 1996 yılından itibaren kesintisiz bir şekilde işyerinin kapanma tarihine kadar çalıştığı belirtilmekle tanık beyanları arasındaki bu çelişkinin giderilmeden yazılı şekilde hükmün kurulması hatalı olmuştur. Yapılacak iş, dava konusu yapılan ve Mahkemece hak düşürücü süreler yönünden reddolunan 15/03/1992- 29/11/2001 tarihleri arasında geçen hizmetin kesintiye uğrayıp uğramadığı hakkında, dönem bordrolarında kayıtlı ve tarafsız tanıklar saptanarak bunların bilgilerine başvurmak, bordolarda adı geçen kişilerin adreslerinin tespit edilememesi veya beyanları ile yetinilmediği takdirde, Sosyal Güvenlik Kurumu, zabıta, maliye, meslek odası aracılığı ve muhtarlık marifetiyle davalı işyerine komşu işyerlerini tespit edip bu işyerlerinin uyuşmazlık konusu dönemde çalıştığı tespit edilen kayıtlı çalışanları, yoksa işyeri sahipleri araştırılıp tespit edilerek bunların bilgilerine başvurmak ve tanık beyanları arasında çelişkiyi gidererek davacının çalışmasının kesintisiz yani blok çalışma mahiyetinde olduğunun anlaşılması halinde bu hizmet süreleri yönünden hak düşürücü sürenin söz konusu olamayacağını göz önünde bulundurarak sonucuna göre karar vermekten ibarettir. O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacı'ya iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının davalılardan N.. A..'ne yükletilmesine, 05.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.