Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 17471 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 2935 - Esas Yıl 2015
MAHKEMESİ : Ankara 13. İş MahkemesiTARİHİ : 11/12/2014NUMARASI : 2009/381-2014/2027Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.Dava, zararlandırıcı sigorta olayı sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.Mahkemece, 142.327,34 TL maddi, 20.000,00 TL manevi tazminatın 11/02/2009 tarihinden işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınıp davacıya verilmesine, ikinci ıslah dilekçesi ile ilgili talep ve dava ile fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.Dosya kapsamından davacının iş kazası sonucu %39,00 oranında sürekli iş göremezliğinin bulunduğu ve iş kazasının meydana gelişinde davacı sigortalının %20, davalının %80 oranında kusurlu oldukları, davacının davasını iki kez ıslah ettiği, ikinci ıslah dilekçesi ile arttırılan kısmın reddi nedeniyle davalı yan lehine red vekalet ücretine hükmedildiği, birleşen dava ile talep edilen maddi tazminat tutarı açısından dava tarihinden faiz talep edilmiş olmasına rağmen, hükmedilen maddi tazminat tutarının tamamına kaza tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.Davacının sair temyiz itirazlarının reddine, 1-Gerek mülga BK’nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı TBK’nun 56. maddesinde hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin Duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir.Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370)Bu ilkeler gözetildiğinde, davacı yararına hükmedilen 20.000,00 TL manevi tazminat azdır.2-Islah kurumu gerek HUMK'nın 83. vd. gerekse de HMK'nın 176. vd. maddelerinde düzenlenmiştir. HMK'nın 176. maddesinde ( HUMK m. 85) ıslahın kapsam ve sayısı düzenlenmiştir. Maddeye göre “( 1 ) Taraflardan herbiri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. ( 2 ) Aynı davada taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir” şeklindedir.Bir davada ikinci kez ıslah yoluna gidildiğinde bu ıslaha değer verilemeyecek ve karar yerinde bu husus Mahkemece tartışılarak red sebebi hükümde açıklanacaktır. İkinci ıslah ile artırılan talebin reddine dair karar, esastan bir red kararı olmayıp böylesi bir istemin usulen mümkün olmaması anlamını taşıyan bir reddir. O halde böylesi bir talebin reddi halinde artık davanın esastan reddi halinde olduğu gibi reddedilen tutar üzerinden davalı taraf lehine red vekalet ücretine hükmedilmesi hatalıdır.3-HMK 26. (HUMK. nun 74) maddesi gereğince hakim, kural olarak iki tarafın iddia ve savunmaları ile bağlı olup talepten fazlasına hüküm veremez. Somut olayda, davacı birleşen dava dilekçesinde dava tarihinden itibaren yasal faiz talep ettiğinden, mahkemece, birleşen dava ile talep edilen kısım açısından faiz başlangıcının dava tarihi olarak kabul edilmesi yerine kaza tarihi olarak tespiti hatalı olup bozma nedenidir.Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine 01/10/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.