MAHKEMESİ :İş MahkemesiDavacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.K A R A R1- Dosyadaki yazılara, hükmün uyulan önceki Yargıtay bozma ilamına uygun biçimde verilmiş olmasına, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça ve yasaca cevaz bulunmamasına, temyiz edenin sıfatına, temyiz kapsam ve nedenlerine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine2- Dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının hak maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.Mahkemece, davacı 220.630,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 02.09.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; 02.09.2007 tarihli iş kazası sonucu sigortalının % 57 oranında sürekli iş göremez duruma geldiği, vefat ettiği, Kurum tarafından davacının 08.08.2007-30.06.2008 tarihleri arasında mülga 506 sayılı Yasanın 86. maddesine göre topluluk sigortasına tabi çalıştığı, yaşlılık ve ölüm primlerinin kesildiği ancak iş kazası ve meslek hastalığı primi kesilmediği için iş kazası yönünden bir işlem yapılmadığının belirtildiği, Mahkemenin 21.05.2013 tarihli kararı ile Borçlar Kanunu 43. ve 44. maddeleri gereği % 30 oranında takdiri indirim yapılarak 145.950,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminata hükmedildiği, hüke esas alınan 12.10.2012 tarihli kusura ilişkin bilirkişi raporunda olayın meydana gelmesinde davalının % 75, davacı sigortalının % 25 oranında kusurlu bulunduklarının belirtildiği, 24.01.2013 tarihli hesaba ilişkin bilirkişi raporunda ise % 75 kusura ve % 57 sürekli iş göremezlik oranına isabet eden maddi zarar tutarının 208.583,82 TL olduğunun belirtildiği, Mahkemece belirtilen bu tutara hakkaniyet indirimi uygulanarak hükmedildiği, iş bu kararın taraf vekilleirnce temyizi üzerine Dairemizin 10.12.2013 gün 2013/16573 Esas ve 2013/23530 Karar sayılı kararı ile davalının tüm davacının sair temyiz itirazlarının reddiyle davacının hesaplanan maddi zararından hakkaniyet indirimi yapılabilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle bozulduğu, Mahkemece bozma ilamına uyularak yeniden aldırılan 24.06.2014 tarihli hesap raporunda davacıların maddi zararlarının daha fazla belirlendiği, davacı tarafça belirlenen fazla tutarın birleştirilen ek dava ile talep edildiği ve Mahkemece bu doğrultuda karar verildiği anlaşılmaktadır.Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin yada tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2.maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır:Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.Somut olayda, dava konusu zararlandırıcı olaya ilişkin Mahkemenin 21.05.2013 tarihli önceki kararının sadece davacının hesaplanan maddi zararından hakkaniyet indirimi yapılabilmesi nin mümkün olmadığı gerekçesiyle bozulmasına rağmen bu durumun davalı yararına usuli kazanılmış hak oluşturduğu, önceki kararda hüküm altına alınan ve tavan zararı oluşturan bu tutarın (208.583,82 TL maddi zarar) üzerinde bir miktarın artık davacılar tarafından ek dava ile de olsa talepte bulunulamayacağı dikkate alınarak bir karar verilmesi gerekirken, bu miktarı aşacak şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 29/01/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.