MAHKEMESİ : Bakırköy 16. İş MahkemesiTARİHİ : 23/07/2013NUMARASI : 2012/236-2013/397Davacılar murisinin, iş kazası sonucu ölümü nedeniyle maddi ve manevi tazminata ilişkin yasal faiz alacağının tahsili davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle, davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davacılar vekilince istenilmesi ve de duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 08/07/2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacılar vekili Avukat T. Ö. ile karşı taraf vekili Avukat .E. C. geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü, ve aşağıdaki karar tesbit edildi.K A R A RDava 11.05.2005 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi tazminat istemli olarak açtıkları davada faiz konusunda bir karar verilmediğinden bahisle, kesinleşen tazminat davasında hak sahipleri lehine hükmolunan tazminatlara olay tarihi ile tazminat davası karar tarihi arasında işleyen faiz alacağı istemine ilişkindir.Mahkemece; Açılan bir davada faiz isteği hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş ise, hükmü temyiz etmeyen davacının sonradan faiz istemiyle dava açmasına engel bir durum olmadığı, Davacı, istemlerinden birisi hakkında karar verilmemiş olması nedeniyle temyiz yoluna başvurmazsa, hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olan bu talebin zımnen reddedilmiş sayılmayacağı, bu ilkenin dava konusu talebe ilişkin olumlu veya olumsuz herhangi bir hüküm kurulmaması halinde söz konusu olacağı, bunun yanı sıra konu hakkında olumlu veya olumsuz karar vermemenin tek başına yeterli olmayıp ayrıca kararın temyiz edilmemesinin de gerektiği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararlarının da bu doğrultuda olduğu, kararın temyizi durumunda ise usul hukuku kurallarının devreye gireceği, somut olayda 16.12.2009 günlü ilk kararın taraflarca temyiz edilmekle birlikte davacının faiz konusunu temyiz nedeni yapmadığı, bu kararın bozulması ile bozmaya uyularak yapılan yargılama sırasında davacı tarafın, faize ilişkin karar verilmediği, faize hükmedilmesi gerektiğini ileri sürmesine rağmen, mahkemenin usuli kazanılmış hak nedeniyle davacının faiz talebini reddettiği ve bu kararın faizi amaçlar biçimde temyiz edilmişse de davacının tüm temyiz itirazları reddolunarak kesinleştiğinden bahisle, kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.Gerçekten davacılar tarafından açılan tazminat davasında hüküm altına alınan tazminatlara olay tarihinden itibaren faiz işletilmesi talebinde bulunulduğu, buna rağmen 16.12.2009 tarihli ilk kararda faiz istemiyle ilgili olarak olumlu yada olumsuz herhangi bir karar verilmediği, davacı tarafça süresi içerisinde verilen temyiz dilekçesinde bu yönün temyiz nedeni yapılmadığı, hükmün bozulması üzerine davacı tarafın faiz konusunda da karar verilmesini talep etmesine rağmen, mahkemenin ilk karar faiz yönünden temyiz edilmediğinden ve faize ilişkin bir bozma nedeni bulunmadığından davalı yararına usuli kazanılmış hak oluştuğundan davacı yararına faize karar verilmediği açıklanarak davanın esası hakkında hüküm kurulduğu ve bu kararın davacı tarafça faizi de amaçlar biçimde temyiz edilmesine rağmen onanarak kesinleştiği bahisle dosya ekindeki Bakırköy 4. İş Mahkemesinin 2011/483E, 2011/726K sayılı dosya kapsamından anlaşılmaktadır.Faiz talebi hakkında tazminat davasında hüküm kurulmadığı durumlarda bunun istemin zımnen reddi anlamına gelmeyeceği ayrı bir dava ile istenilmesinin mümkün bulunduğu uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık tazminat davasında faiz konusunda bir karar verilip verilmediği giderek kesin hükmün bulunup bulunmadığına ilişkindir. Somut olayda, kesinleşen tazminat davasında, davacının faiz istemiyle ilgili olarak gerek bozma konusu ilk kararda ve gerekse bozmaya uyularak verilen ikinci kararda olumlu olumsuz herhangi bir hüküm mevcut değildir. Tazminat davasında bozma sonrasında verilen kararın gerekçesinde hakim, bozmaya konu kararın faiz yönünden temyiz edilmemesi nedeniyle ve faize ilişkin bir bozma nedeni de bulunmadığından davacı lehine faize hükmedilmeyeceğini açıklayarak, maddi tazminat istemini reddetmiş, manevi tazminat istemini ise kısmen kabul ederek, manevi tazminattan fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermiştir. Görüldüğü üzere faiz istemiyle ilgili bir karar verilmesi söz konusu değildir. Gerekçedeki davacı lehine faize karar verilmediğine ilişkin açıklamanın faiz isteminin reddine ilişkin hüküm kurulması olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla faize ilişkin bir hüküm bulunmadığına göre kesin hükmün varlığından söz etmek de mümkün değildir. Öte yandan asıl alacağın tahsiline kadar faizin ayrı bir dava ile istenilmesi mümkün bulunduğuna göre, tazminat davasında faiz istemi hakkında karar verilmeyen davacının bu yönü temyiz nedeni olarak getirmemesinin, faiz isteminden zımnen feragat ettiği olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular ve dikkate alınmadan, TBK’nun 131. Maddesi hükümleri dikkate alınarak davacının faiz istemi hakkında bir karar verilmesi gerekirken kesin hükmün bulunduğundan bahisle yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, davacı yararına takdir edilen 1.100.00 TL duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 08.07.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.