MAHKEMESİ : Bursa 4. İş MahkemesiTARİHİ : 23/09/2014NUMARASI : 2013/303-2014/578Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle 181.497.52.TL. maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi ve Z.. Ş.. vekili tarafından duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 08/09/2015 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü Z.. Ş.. vekili Avukat E... ve B.. V.. Vekili Avukat G... ile karşı taraf vekili Avukat Ç... geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi.. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.K A R A RDava ve taraf ehliyeti Kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce resen göz önünde tutulur. Davacının vesayet altında bulunduğu ve davanın vasi tarafından verilen vekâletname ile açıldığı dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden bellidir. Öte yandan 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 462/8.maddesi gereğince “Acele hallerde vasinin geçici önlemler alma yetkisi saklı kalmak üzere, dava açma, sulh olma, tahkim ve konkordato yapılması” vesayet makamının iznini gerektirmektedir. Her ne kadar dosyaya ekli bulunan ve kesinleşen Bursa 3. İş Mahkemesi’nin 2009/180E, 2012/490K sayılı dava dosyası içerisinde vesayet makamı tarafından vasiye husumete izin ve avukat tutmak üzere yetki verildiğine ilişkin Bursa 3. Sulh Hukuk Mahkemesince verilmiş bir karar bulunmakta ise de anılan kararının Bursa 3. İş Mahkemesinin 2009/180 sayılı dosya ile sınırlı olacak biçimde verildiği bellidir. Hal böyle olunca, görülmekte olan dava ile ilgili olarak vesayet makamından dava açmaya izin alınıp alınmadığı yöntemince araştırılmadan işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Öte yandan hükmün temyizinden sonra davacı tarafça sunulan ve geçersizliği ileri sürülen 22.12.2014 tarihli borç ödeme ve ibra protokolü başlıklı belgeye göre davalılardan Z-A İnş Taah. Tur. San. Ltd Şti tarafında davacılara 379.000,00-TL bedelli çek verildiği ve ayrıca avukatlık ücretlerine karşılık olarak 92.000,00-TL ödenmesinin kabul edildiği ve davacıların da görülmekte olan davadan feragat ettikleri, anılan belgenin davacı Eser adına vesayeten, kendi adına asaleten Resmiye Özsözen ile davacı Ufuk Özsözen mirasçıları tarafından imzalandığı görülmektedir. Bu duruma göre, 11.4.1940 günlü ve 70 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı gereğince, hükümden sonra ortaya çıkan ve esas hükmün temyiz yoluyla incelenmesine engel olan bu durum karşısında mahkemenin anılan protokol hakkında bir karar vermesi için hükmün bozulması gerekir.Yukarıda açıklanan noksanlıklara ilave olarak davacılardan Ufuk Özsözen’in idarenin davalı olduğu 05.04.2013 tarihli asıl davanın açılmasından sonra ve davalı şirkete yönelik 12.11.2013 tarihli birleşen davanın açılmasından önceki bir tarih olan 14.09.2013 tarihinde öldüğü, temyiz aşamasında sunulan 22.12.2014 tarihli protokolün mirasçılar tarafında imzalandığının görülmesi ile uyap üzerinden yapılan nüfus sorgulamasından anlaşılmaktadır. Bu duruma göre davacı U.. Ö..’in durumunun asıl ve birleşen dava bakımdan ayrı ayrı incelenmesi gerekir. Asıl davada davacının dava açıldıktan sonra ve yargılama sırasında öldüğü görülmektedir. Yargılama süresince tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip bulunmaları, usul hukukunun temel ilkelerindendir ve dava şartıdır. (HMK m.114/1-d) Bu durum davanın her aşamasında mahkemece re’sen nazara alınması gereken bir olgu olup re'sen gözetilmesi gereklidir. Yargılama sırasında taraflardan birinin ölmesi halinde, ölen tarafın ehliyeti sona ereceğinden, ölen kişinin veya kural olarak vekilinin davaya devam etmesi mümkün olmayıp, sadece bu kişinin mirasçıları tarafından (dava konusunun ölenin malvarlığına ilişkin olması ve dava sonunda verilecek hükmün olumlu veya olumsuz bir şekilde mirasçıların haklarını etkilemesi durumunda) davaya devam edilebilir. Hal böyle olunca asıl davada yargılama sırasında ölen U.. Ö..’in mirasçılarının davadan ve duruşmadan haberdar edilerek davacı sıfatıyla davayı takip etmeleri için kendilerine olanak tanınması ve bu şekilde taraf teşkilinin sağlanması gerekirken, yargılamaya devamla anılan davacı bakımından asıl davadaki davalıya yönelik talebiyle ilgili karar verilmesi isabetsiz olmuştur.Davalı şirkete yönelik açılan birleşen davaya gelince; Daha önce de ifade edildiği üzere, taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneği olup, medeni (maddi) hukuktaki medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyetinin medeni usul hukukunda büründüğü şekildir. Buna göre, hak ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişi, davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 50. maddesinde, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın, dava ehliyetine de sahip olduğu; anılan Kanunun 114. Maddesinin (d) bendinde, tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmalarının dava şartı olduğu; 115. Maddesinde ise, mahkemenin, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı, tarafların da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilecekleri belirtilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 28. maddesinde; kişiliğin, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlayıp ölümle sona erdiği ve çocuğun hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde ettiği hüküm altına alınmış olup, gerçek kişilerin kişiliği ve bununla medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyeti ölümle sona erdiğinden, ölmüş kişinin taraf ehliyeti bulunmamaktadır. Ancak, 6100 sayılı Kanunun tarafta iradi değişikliği düzenleyen 124/3. maddesinde, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebinin, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edileceği belirtilmiştir. Kimsenin, bilerek ölü kişi adına dava açmayacağı hususu gözetildiğinde; birleşen davanın açıldığı 12.11.2013 tarihinden önce 14.09.2013 tarihinde ölen giderek taraf ehliyeti bulunmayan U.. Ö.. adına dava açılmasının maddi hatadan kaynaklandığı belirgin olup; Mahkemece, U.. Ö.. mirasçılarının davadan haberdar edilerek, davanın mirasçılar tarafından veya mirasçıların vereceği vekâletname ile bir vekil tarafından takibi halinde, taraf teşkilinin sağlandığı kabul edilerek, yargılamaya devam edilmesi ile Ufuk Özsözen’nin birleşen davadaki talebiyle ilgili karar verilmesi gerekirken; taraf ve dava ehliyeti bulunmayan ölü kişi yönünden yargılama yapılarak karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü hükmün BOZULMASINA, bozmanın niteliğine göre tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, davacılar ve davalılar yararlarına takdir edilen 1.100.00.TL. Duruşma Avukatlık parasının karşılıklı olarak birbirlerine yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davacılar ve davalılardan Z.. Ş..'ne iadesine, 08.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.