Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1578 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 5089 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : Mersin 1. İş MahkemesiTARİHİ : 15/06/2001NUMARASI : 2001/198-2001/564Davacı, davalı işveren nezdinde 6.7.1976 tarihinde birgün çalıştığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.Hükmün davalılardan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. Davacı, davalı işverene ait işyerinde 06.07.1976 tarihinde en az 1 gün çalıştığının tesbitini istemiştir.Mahkemece, davacının 06.07.1976 tarihinde 1 gün çalıştığının tesbitine; davacı bu tarihte 18 yaşını doldurmadığından 506 sayılı Yasa’nın 60/G maddesi gereğince bu sürenin sigortalılık başlangıç tarihi olarak esas alınmayıp 18 yaşını doldurduğu tarihte nazara alınmasına karar verilmiştir. Davacıya ait 06.07.1976 tarihli işe giriş bildirgesinin davalı Kuruma süresi içerisinde verildiğine dair uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, somut olayda fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Gerçekten; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasa’sının 2 ve 6. maddelerinde açıkça belirlendiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı saptanmadıkça, hizmet akdine dayanılarak dahi sigortalılıktan söz edilemez. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira, sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır. Dosyadaki kayıt ve belgelerden ; davacının 9537.924 sigorta numarasıyla 6.7.1976 tarihinde davalıya ait 17516 sigorta nolu işyerinde çalışmaya başladığına dair imzalı işe giriş bildirgesinin 19.7.1976 tarihinde Kurum kaydına alındığı, davacının bildirge tarihinde 14 yaşında olduğu, davacının davalı işyerinden çalışmasının bildirilmediği, iş yerinin 16.6.1975 tarihinde 506 sayılı Yasa kapsamına alınıp 12.1.1978 tarihinde çıkarıldığı, anlaşılmaktadır.Somut olaya gelince; mahkemece açıklanan şekilde fiili çalışmanın varlığının yöntemince araştırılmadan sonuca gidildiği ortadadır. Gerçekten ifadesi hükme dayanak alınan tanıklar işveren kayıtlarına geçmiş kişilerden olmadığı gibi, aynı çevrede benzer işi yapan başka işverenlerin çalıştırdığı ve bordrolara geçmiş kimselerden de değildir. Bu bakımdan tanık sözleri çalışma olgusu yönünden somut olgulara dayanmamakta soyut düzeyde kalmaktadır. Giderek, tanık sözlerinin inandırıcı güç ve nitelikte olduğu söylenemez. Gerçekten davalı işverenin verdiği 1976/2. dönem bordrosunda işyerinde çalıştığı belli olan birden fazla işçi olduğu halde, mahkemece kayıtlı olan bu kişilerin beyanlarına başvurulmamıştır. Öte yandan 506 sayılı Yasa’nın 60/G maddesine göre 18 yaşından önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanların sigortalılık sürelerinin 18 yaşını doldurdukları tarihte başlayacağı kabul edilmiş, Geçici 54. madde de ise 1.4.1981 tarihinden önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescil edilmiş olanlar hakkında 60/G maddesinin uygulanmayacağı hükmü getirilmiş olmakla, davacının sigortalılık başlangıç tarihi işe giriş bildirgesinin verildiği 6.7.1976 tarihi olduğu halde mahkemece geçici 54. maddesi gözetilmeksizin bu tarihin sigortalılık başlangıç tarihi olarak esas alınamayacağına ilişkin kararı hatalı ise de davacı temyizi olmadığından bu husus ayrıca bozma nedeni yapılmamış hataya değinilmekle yetinilmiştir. Yapılacak iş; 06.07.1976 tarihli bildirgenin verildiği işyerinden bildirge tarihinde Kuruma verilen dönem bordrolarında kayıtlı işyeri çalışanlarını, bulunamadığı taktirde zabıta marifetiyle tespit edilecek işyerine o tarihte komşu olan diğer işyerlerinde bildirge tarihinde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanlarının bu kayıtları celbedilerek çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasanın 2, 6, 9 ve 79/8. maddeleri gereğince kanıtladıktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.O halde, Davalı Sosyal Sigortalar kurumu vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 05.02.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.