MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş)MahkemesiDavacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. K A R A R 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine, 2-Dava 29.07.2010 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu % 0,00 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece davacının maddi tazminat isteminin reddine, manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Yerel Mahkemenin kazalının maddi isteminin reddine ilişkin kararı isabetlidir. Ancak davacı yararına manevi tazminatın takdirinde yanılgıya düşülerek manevi tazminatın fazla takdir edildiği gibi maddi tazminat isteminin reddolunmasına rağmen, vekille temsil olunan davalı yararına avukatlık ücreti verilmediği anlaşılmaktadır. Davacının iş kazası sonucu % 0.00 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı olayda davacının % 50 davalı işverenin ise % 50 oranında kusurlu olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Gerek mülga B.K'nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı T.B.K’nun 56. maddesinde hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi, dava tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği de söz götürmez. Bu ilkeler gözetildiğinde davacı yararına hüküm altına alınan 8.500,00-TL manevi tazminatın fazla olduğu açıkça belli olmaktadır. Avukatlık Ücretine gelince: Maddi tazminat isteminin reddinin, yargılama sırasında katsayı değişiklikleri sonucu sigorta tahsisleri peşin sermaye değerindeki artışlardan kaynaklandığı durumlarda, davacının dava açarken bu hususu bilebilmesi mümkün bulunmadığından, maddi tazminat isteminin reddi nedeniyle davalı yararına avukatlık ücreti verilmeyeceği Dairemizin ve giderek Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamalarındandır. Somut olayda davacının maddi tazminat isteminin ret nedeni sürekli iş göremezlik oranının % 0 olmasıdır. Başka bir deyişle davacının meslekte kazanma gücünde azalma bulunmadığından maddi tazminat istemi reddolunmuştur. Hal böyle olunca maddi tazminat isteminin reddi nedeniyle vekille temsil edilen davalı yararına avukatlık ücretine karar verilmek gerekirken, yazılı şekilde “maluliyet oranı belirtilmediğinden bahisle” davalı yararına avukatlık ücretine karar verilmemesi de isabetsiz olmuştur. Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, davacı yararına manevi tazminatın takdirinde ve davalı yararına avukatlık ücretinin tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 30.01.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.