MAHKEMESİ: Üsküdar 1. İş MahkemesiTARİHİ: 03/08/2007NUMARASI: 2004/81-2007/449Davacılar murisinin, iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen 76.832.88 YTL. maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davalılar vekillerince istenilmesi ve davalılardan O. K. C.K.ve T.Plas.Amb.San ve Tic.A.Ş. vekilince de duruşma talep edilmesi üzerine T.Plas.A.Ş. 04.06.2007 tarihli temyiz dilekçesinde duruşma talep etmediğinden, 18.07.2007 tarihli gerekçeli temyiz dilekçesindeki süresinden sonra yapılan duruşma isteminin reddine karar verilerek dosya incelendi işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 05.02.2008 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalılardan O. K.ve C.K.vekili Av. M.Ö. T.Plas. Amb. San. ve Tic. A.Ş. vekili Av.N.E.ile karşı taraf vekili Av. V.G.geldiler.Diğer davalı Ö.N. Y. adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü, ve aşağıdaki karar tesbit edildi.Dava 08.06.2002 tarihinde trafik iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi zararının giderilmesi istemine ilişkindir.Zararlandırıcı olaya maruz kalan işçinin, davalı T.Plas.Amb.AŞ’de çalıştığı, olay günü işverence temin edilen ve davalılardan C.K.nın malik, O.K.nı ise sürücü olduğu servis aracıyla işe gelirken davalı üçüncü kişi Ö. N.Y.’ın sevk ve idaresindeki ......plakalı araçla, davacılar murisini içerisinde bulunduğu ...... plakalı araca arkadan çarpması ile meydana gelen trafik kazasında öldüğü dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.Mahkemece; davalı üçüncü kişinin, kendi şeridinde giden araca arkadan çarptığından, tam kusurlu olduğuna ilişkin, kusur bilirkişi raporları esas alınarak davacıların maddi ve manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulü ile tüm davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiş ve verilen bu karar davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiştir. Olayla ilgili olarak Üsküdar 1.Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sonunda 06.11.2006 gün ve 2005/190 Esas ve 2006/417 Karar sayılı kararı ile “kazanın O. K.’nın sürücü olduğu servis aracı ile aniden şerit değiştirerek Ö.N.Y.ın sevk ve idaresindeki aracın şeridini kapatması nedeniyle meydana geldiği kabul edilerek” her iki sürücünün de mahkûmiyetine karar verildiği ve anılan kararın henüz kesinleşmediği anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık; ceza davasının kesinleşmesinin beklenilmesinin gerekip gerekmediği noktasındadır. Bu nedenle öncelikle, Ceza Mahkemesi kararlarının hukuk davasına etkisi üzerinde durulmasında yarar vardır.Ceza Mahkemesi kararlarının Hukuk Mahkemesine (Davasına) etkisi, hukukumuzda Borçlar Kanununun 53.maddesinde düzenlenmiş olup, Hukuk Hakimi Ceza Mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında esas hukuku bakımından ilke olarak bağımsız kılınmıştır.Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımı, aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının da, kişi ilişkilerinin Medeni Hukuk alanında düzenlenmesi, özellikle tazmin koşullarını öngörmesi esasına dayanmaktadır.Borçlar Kanununun 53.maddesinde, “Hakim, kusur olup olmadığına, yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için Ceza Hukukunun sorumluluğa ilişkin hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, Ceza Mahkemesinde verilen beraat kararı ile de mukayyet değildir. Bundan başka Ceza Mahkemesinin kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarının tayini hususunda dahi Hukuk Hakimini takyit etmez.” Hükmü öngörülmüştür.Bu açık hüküm karşısında, Ceza Mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların Hukuk Hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.Ne var ki, Hukuk Hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, Ceza Hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile Hukuk Hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemleri saptayan Ceza Mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.Ceza Mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun Hukuk Mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (Y.H.G.K. 11.10.1989 gün ve E.1989/11-373, K.472 sayılı ilamı). Bunun nedeni, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından Ceza Hakiminin Hukuk Hakiminden çok daha elverişli konumda bulunmasıdır. Bilindiği üzere, hukuk usulü bir şekil hukukudur. Davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diğer delillerin bildirilmesi belirli süre koşullarına bağlı kılındığı gibi, yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesi ile belirli kısıtlamalar getirilmiştir. Bunun sonucunda, Hukuk Hakimi şekli gerçeği arayacak, maddi gerçek öncelikli hedefi olmayacaktır. Ancak Ceza Hakimi bunun tersine öncelikli hedef olarak maddi gerçeğe ulaşmaya çalışacaktır. O halde bir Ceza Mahkemesinin uyuşmazlık konusu olayın tespitine; diğer bir söyleyişle maddi olgulara ilişkin kesinleşmiş saptamasının, aynı konudaki Hukuk Mahkemesinde de kesin delil oluşturacağı açıktır.Özellikle tarafların iddia ve savunmalarını ispat için, Ceza Mahkemesinde görülmekte olan bir ceza davasına dayanmış olmaları ve ceza kararının Hukuk Mahkemesini bağlaması ihtimali mevcut ise; Hukuk Mahkemesinin, ceza davasının sonuçlanmasını bekletici sorun yapması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadırTüm açıklamalar ışığında somut durum değerlendirildiğinde; bu davada öncelikle çözümlenmesi gereken yön, kazanın davacılar murisinin içerisinde bulunduğu aracın aniden şerit değiştirmesi sonucumu yoksa kendi şeridinde giderken mi meydana geldiğinin belirlenmesi noktasında düğümlenmektedir. Bu bakımdan davalı sürücüler O. K.ve Ö.N.Y.hakkında Üsküdar 1.Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ve temyiz aşamasında olduğu anlaşılan dava sonucunun beklenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozmanın niteliğine göre sair yönlerin incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalılara iadesine, davalılardan O.K.ve C.K.ararına takdir edilen 550,00 YTL. duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, 05.02.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.