Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 15091 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 20874 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) MahkemesiDavacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. K A R A R1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere, kanuni gerektirici sebeplere göre tarafların aşağıdaki bendlerin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine.2-Dava, 04.12.2005 tarihli iş kazasında yaralanan sigortalının maddi ve manevi zararının giderilmesi istemlerine ilişkindir.Mahkeme, davacının maddi tazminat yönünden davasının kabulü ile 3.120,94 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 04.12.2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, manevi tazminat davası yönünden davacının davasının kısmen kabulü ile 10.000 TL manevi tazminatın ıslah tarihi olan 15.07.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; ... Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından olayın iş kazası olduğunun tespit edildiği, davacı sigortalının sürekli iş göremezliliğinin bulunmayıp iyileşme tarihinin kaza tarihi olan 04.12.2005 tarihinden itibaren 8 aya kadar uzadığı, hükme esas bilirkişi kusur raporunda olayın meydana gelmesinde davacı sigortalının % 25 oranında ortak kusuru bulunduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır.818 sayılı Borçlar Kanununun 47 .maddesi (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesi) hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile sigortalı yakınlarına verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği de söz götürmez ve yine 22.06.1966 gün 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de açıklandığı üzere zarar görenin müterafik kusurunun varlığı halinde bu durumun manevi tazminatın takdirinde göz önünde bulundurulması gerekir.Bu açıklamalar sonrasında somut olayda; tarafların sosyal ekonomik halleri, sigortalının maluliyetinin oranı ve özellikle iş kazasının meydana geldiği tarih gözetildiğinde davacı yararına hüküm altına alınan 10.000,00 TL miktarlı manevi tazminat fazladır.3- Somut olayda, manevi tazminata ilişkin olarak 16.01.2007 tarihli dava dilekçesi ile manevi tazminat talep hakkını saklı tuttuğu, 15.07.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile başvurma harcı da ödemek suretiyle 50.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek faizi ile tahsiline karar verildiğinin talep edildiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, manevi tazminata kaza tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ıslah tarihlerinden itibaren faize karar verilmesi doğru olmamıştır. O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazı kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden taraflara iadesine, 14.12.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.