MAHKEMESİ :İş Mahkemesi Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle 120.000,00 TL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi ve davacılar vekilince de duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 13.12.2016 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacılar vekili Avukat ... ile karşı taraf ... vekili Avukat ... geldiler. Davalı .... adına gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıda karar tespit edildi. KARAR 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı kanuni gerektirici nedenlere, temyiz kapsam ve nedenlerine göre davalılar vekillerinin tüm, davacılar vekilinin ise aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine,2-Dava, 10.04.2009 tarihinde iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahibi eş ve çocuklarınının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.Mahkemece, davacı eş ve çocuklar için talep edilen maddi tazminat istemlerinin .... tarafından bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri ile karşılandığı belirtilerek maddi tazminat istemlerinin reddine, davacı eş için 60.000 TL davacı iki çocuğun her biri için ayrı ayrı 30.0000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara ödenmesine karar verilmiştir.Kural olarak iş kazasına maruz kalan sigortalının maddi tazminat miktarı, bilinen gerçek ücretlerine göre yapılan hesaplamayla tespit olunur. Eğer sigortalı kazazede iş kazası sonrasında kaza geçirdiği iş yerinde çalışmasına devam etmemmişse bu kez hesaplama kaza tarihinde bilinen son ücretinin asgari ücrete oranlanması suretiyle tespit olunacak ve oranlama yöntemi ile tespit olunan bu ihtimali ücreti dikkate alınarak maddi zararı hesaplanacaktır. Gerçekte bu tür tazminat davalarında zarar hesabında ücret noktasında varsayımlara göre sonuca gidilmesi bir zorunluluktan kaynaklanmakta olup, bilinen bir ücret dönemi var ise artık varsayıma göre hesap yapılması doğru değildir. Zararın hesaplanmasındaki gerçek ücret ise işçinin olay tarihinde almakta olduğu ücreti yanında ikramiye, yemek yardımı, kira yardımı gibi sosyal yardımları da içeren ücrettir. Ayrıca belirtilmesi gereken diğer bir husus da süreklilik arz eden ödemelerin ücrete dahil edilerek hesap yapılması zorunluluğudur.Bu açıklamadan olarak somut olayda, davacıların desteği müteveffa sigortalının icra ettiği kılavuz kaptanlık işinin niteliği itibariyle gerçek ücretinin tespiti noktasında süreklilik arz ettiği anlaşılan fazla mesai ücretlerinin de ücretin tespiti noktasında dikkate alınmak suretiyle, bu ücretlerin ortalamasının tespit edilen ücrete eklenerek hesap yapılması gerekirken; fazla mesai ücretini dikkate almayan hesap raporuna itibar edilerek hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.3 - Öte yandan manevi tazminatların takdirine ilişkin temyiz incelemesinde gerek mülga B.K'nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı T.B.K’nun 56. maddesi hükmüne göre Hakim, ölenin yakınlarına manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebilir. Hakimin manevi zarar adı ile ölenin yakınlarına verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin Duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de; hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370)Bu ilkeler gözetildiğinde, davacı eş için takdir edilen 60.000 TL manevi tazminat ile davacı çocukların her biri için takdir edilen 30.000 TL manevi tazminatın az olduğu açıktır. O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davacı yararına takdir edilen 1.350,00 TL duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz eden davalılara yükletilmesine, 13.12.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.