MAHKEMESİ :İş Mahkemesi Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle 15.200,07 TL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davacılar vekilince istenilmesi ve de duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 08.11.2016 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı .... vekili Avukat ... ile davalı .... A.Ş. vekili Avukat ... geldiler. İhbar olunan adına gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek bırakılan günde Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıda karar tespit edildi.K A R A R1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlerle temyiz kapsam ve nedenlerine göre; davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,2-Dava, zararlandırıcı sigorta olayı sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.Mahkemece, maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne, manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.Dosya kapsamından, davacının iş kazası sonucu %66,00 oranında sürekli iş göremezliğinin bulunduğu ve kaçınılmazlığın iş kazasının meydana gelişinde %100,00 oranında etkili olduğu anlaşılmaktadır.Usuli kazanılmış hak kavramı, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.( ...nun 12.07.2006 T., 2006/4-519 E, 2006/527 K, 03.12.2008 T., 2008/10-730 E., 2008/732 K.) Usuli kazanılmış hak ilkesi kamu düzeniyle ilgilidir. (09.05.1960 T., 21/9; 04.02.1959 gün 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı)Öte yandan, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 55. maddesinde, “Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.” hükmüne yer verilmiştir. Adalet Komisyonu'nun 55. madde gerekçesine göre; “sosyal güvenlik ödemelerinin, denkleştirme (indirim) işlevi görebilmesi, onun sorumluluğu doğuran olaya sebebiyet verenlere rücu edilebilmesine bağlıdır. Bu kural gereği, rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri; teknik arıza, tam kaçınılmazlık hallerindeki ödemeler, bu tazminatlardan indirilemez. Bağlanan gelirlerin, işçinin kusuru ve kaçınılmazlık gibi nedenlerle rücu edilemeyen kısmı da indirilemez. Bir kısmı rücu edilemeyen miktar dahi denkleştirilemeyeceği gibi, zarar görenin kusuruna (müterafık kusura) yansıyan sosyal güvenlik ödemeleri, tahsis tarihinden sonra meydana gelen sosyal güvenlik ödemelerindeki artışlar, kısmi kaçınılmazlık ve teknik arıza halindeki ödemeler ve benzerleri rücu edilemediğinden bu miktarlar dahi denkleştirilemez.”Öğretide, yargısal kararlarda ve yasalarda kötü tesadüf, fevkalade hal, umulmayan durum, tesadüfi olay olarak da adlandırılan kaçınılmazlık, hukuksal ve teknik anlamda “fennen önlenmesi olanaksız” başka bir anlatımla işverence mevzuatın öngördüğü tüm önlemler alınmış olunsa bile önlenemeyecek olan durumları ifade eder. Kaçınılmazlık durumlarında Yargıtay uygulaması kaçınılmazlığın %60'lık bölümünden işverenin sorumlu tutulması şeklindedir.Ayrıca, gerek mülga BK’nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı TBK’nun 56. maddesinde hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür.Bu açıklamalardan olarak somut olayda, davalı vekilinin 08/01/2014 tarihli olup da Dairemiz'in 28/10/2014 tarihli ilamı ile bozulmasına karar verilen ilk hükmü temyiz ederken, bozulan bu hükme esas alınan ek hesap raporuna yönelik olarak açık temyiz itirazları ileri sürmediği gözden kaçırılarak, bozmadan sonra yapılan yargılama sonucunda davacı yararına oluşan usuli kazanılmış hakka aykırı olacak şekilde asgari ücret üzerinden hesaplama yapan 15/11/2012 tarihli bilirkişi hesap raporuna itibar edilmesi doğru olmadığı gibi, yargılamaya konu iş kazasında %100 kaçınılmazlık söz konusu olduğundan kurumca bağlanan gelir ve yapılan ödemeler dolayısı ile Kurum'un işverene rücu etmesinin mümkün bulunmaması giderek hesaplanan zarar tutarından bağlanan gelir ve yapılan ödemelerin tenzilinin mümkün olmamasına göre davacıya bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeriyle ödenen geçici işgöremezlik ödeneğinin hesaplanan zarardan indirilmesi hatalı olmuştur. Bunların yanında, olayın %100 oranında kaçınılmazlıktan kaynaklandığı, işverenin ise kusuru bulunmadığından bahisle manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi de doğru değildir.Yapılacak iş, olayın %100 kaçınılmazlıktan kaynaklandığı göz önünde tutularak 25/10/2013 tarihli ek hesap raporunda belirlenen zarar tutarının, nimet külfet dengesi gereğince, %60'ından davalının sorumlu olduğu kabul edilip, mevcut kaçınılmazlık oranı karşısında davacıya bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeriyle ödenen geçici işgöremezlik ödeneği zarardan indirilmeden oluşacak sonuca göre bir karar vermek, yine nimet külfet dengesi gereğince %100 oranındaki kaçınılmazlığın %60'lık kısmından davalı işverenin sorumlu olduğu kabul edildiğine göre uygun bir manevi tazminata hükmedilmesinden ibarettir.Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davacı yararına takdir edilen 1.350,00 TL duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine 12/12/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.