Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14648 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 4491 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :İş Mahkemesi Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle, 117.098,20 TL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davalılar vekillerince istenilmesi, davalılardan ...Tic.Ltd.Şti. vekilince de duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 29/11/2016 günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalılardan ....Tic.Ltd.Şti. vekili Avukat ... ile ... vekili Avukat ... geldiler. Davacı adına gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.K A R A R Dava, sigortalının iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe uğraması nedeniyle maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.Mahkemece davanın kabulü ile 67.098,20 TL maddi tazminat ile 50.000 TL manevi tazminatın 04.04.2010 tarihinden itibaren işleyecek faziziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre davacının 04.04.2011 tarihinde yol yapım işinde hafriyat taşıyan kamyon şoförü olarak çalışırken, kamyonun damperini kaldıran liftin arızalanması üzerine damperin kamyon şasesi üzerine düşmesi sonucu şoför mahallinde olan davacının iş kazası geçirerek % 40,2 oranında malul kaldığı, davacının kusursuz olduğu, hükme esas 06.05.2015 tarihli raporda sigorta şirketi tarafından yapılan ödemelerin dikkate alınmadığı gibi kurumca bağlanan gelirin rücuya kabil olup olmadığı gözetilmeden tazminat alacağından indirildiği anlaşılmıştır.Davanın bu yönüyle yasal dayanağını, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununu oluşturmaktadır. Kanunun 55. maddesinde, “Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.” hükmüne yer verilmiştir. Adalet Komisyonu'nun 55. madde gerekçesine göre; “sosyal güvenlik ödemelerinin, denkleştirme (indirim) işlevi görebilmesi, onun sorumluluğu doğuran olaya sebebiyet verenlere rücu edilebilmesine bağlıdır. Bu kural gereği, rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri; teknik arıza, tam kaçınılmazlık hallerindeki ödemeler, bu tazminatlardan indirilemez. Bağlanan gelirlerin, işçinin kusuru ve kaçınılmazlık gibi nedenlerle rücu edilemeyen kısmı da indirilemez. Bir kısmı rücu edilemeyen miktar dahi denkleştirilemeyeceği gibi, zarar görenin kusuruna (müterafik kusura) yansıyan sosyal güvenlik ödemeleri, tahsis tarihinden sonra meydana gelen sosyal güvenlik ödemelerindeki artışlar, kısmi kaçınılmazlık ve teknik arıza halindeki ödemeler ve benzerleri rücu edilemediğinden bu miktarlar dahi denkleştirilemez.” Öte yandan, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanunun 2. maddesine göre “Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları, gerçekleştirildikleri tarihe bakılmaksızın bütün fiil ve işlemlere uygulanır” Dairemizin ve giderek Yargıtay'ın yerleşmiş görüşleri, Kurumca bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin ve geçici iş göremezlik ödeneklerinin hesaplanan zarardan indirilmesi, Kurumun rücu hakkının korunması ve mükerrer ödemeyi önleme ilkesine dayandığından, kamu düzenine ilişkin olarak kabul edilmiştir. Kaldı ki, 6098 sayılı Kanunun 55. maddesi de emredici bir hükme yer verdiğinden gerçekleştiği tarihe bakılmaksızın tüm fiil ve işlemlere uygulanmalıdır. Aynı zamanda sigorta tarafından yapılan ödeme dikkate alındığında kural olarak, hak sahiplerine yapılmış ödemenin bu miktar ile sınırlı olmak üzere bağlayıcılığı asıldır. Gerçek anlamda ödemeden söz edebilmek için tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunmaması koşuldur. Başka bir anlatımla, ödemenin yapıldığı tarihteki verilerle hesaplanan tazminat ile ödenen miktar arasında açık oransızlığın bulunduğu durumlarda, yapılan ödeme makbuz niteliğinde kabul edilebilir. Bu durumun, ödemenin yapıldığı tarih göz önünde tutularak davacının gerçek zararının uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanması suretiyle belirleneceği hukuksal gerçeği ortadadır. Oysa yukarıda açıklandığı biçimde inceleme ve araştırma yapılmadığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, davaya konu iş kazasının araçtaki teknik arızadan kaynaklanması nedeniyle, kurumca bağlanan gelirin rucuya kabil olmaması nedeniyle tazminat alacağından indirilemiyeceğinin dikkate alınmması, öte yandan ihbar olunan ...tarafından verilen cevapta ... 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/399 Esas ve 2014/231 Karar sayılı ilamı gereğince davacı lehine hükmedilen sigorta alacağının icra takibi dosyasına ödendiğinin belirtilmiş olması karşısında bu ödemenin tazminat hesabında denkleştirme yöntemiyle gözetilip gözetilemeyeceği dikkate alınmadan karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve temyiz itirazlarının sair yönleri incelenmeksizin hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, davalılar yararına takdir edilen 1.350.00TL duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 29.11.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.