Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 14642 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 1009 - Esas Yıl 2016
MAHKEMESİ :İş MahkemesiDavacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle 80.000,00 TLMaddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi ve duruşma da talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 29/11/2016 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı vekili Avukat ... ile davalılardan ... ve vekili Avukat.... geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan davalı ... ile Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıda karar tesbit edildi.KARAR Taraflar arasında görülen asıl dava iş kazasına dayalı maddi tazminat istemine bağlı faiz alacağına, birleşen dava ise iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Mahkemece, asıl dava yönünden 80.000 TL faiz alacağının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, birleşen davanın ise zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Dosyadaki kayıt ve belgelere göre; davacının, davalıların murisi işveren...’ın işçisi olarak çalışırken 10.07.2001 tarihinde iş kazası geçirmesi nedeniyle %43 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı, ... tarafından olayın iş kazası olarak kabul edildiği, Davacı tarafından 25.10.2007 tarihinde açılan .... 3. İş Mahkemesi’nin 2007/160 Esas sayılı dosyasında davalı vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde iş kazası nedeniyle davacının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi amacıyla 09.05.2007 tarihinde 400 TL ödemenin yapıldığının beyan edildiği anlaşılmıştır.İş bu temyiz incelemesine konu dava dosyasında 13.07.2009 tarihinde açılan asıl davada davacı tarafın önceki davada hüküm altına alınmayan faiz alacağına ilişkin 1.000 TL talepte bulunduğu, 11.07.2011 tarihli ıslah dilekçesiyle istemini 80.000 TL’ye ıslah ettiği ve faiz talep ettiği, 21.12.2012 tarihinde açılan ve iş bu dava ile birleşen davada ise 140.000 TL maddi tazminat ile 100.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren faiziyle tahsili talep edildiği, davalı tarafın birleşen davaya süresinde zamanaşımı def’inde bulunduğu anlaşılmıştır.Öncelikle; zamanaşımı ve zamanaşımının kesilmesi kavramları ile bunların sonuçları üzerinde kısaca durmakta yarar vardır.Zamanaşımı; alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden, dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade etmektedir. Sonucu alacak hakkına son verme değil, onu eksik borç haline getirme olarak ortaya çıkar. Zamanaşımına ilişkin düzenlemelerin temelinde ; iddia edilen alacağın aradan uzun zaman geçmiş olmasına rağmen kullanılmaması karşısında borçlunun oldukça uzak geçmişte kalan bir borçtan doğabilecek ihtilaflara karşı korunması, kendi alacağına karşı uzun süre kayıtsız kalan kimsenin bu hakkının artık korunmaya layık olmadığını kabul etmiş sayılması yatmaktadır.Borçlar Kanunumuzda asıl zamanaşımı süresi 10 yıl olarak kabul edilmiş, daha uzun ya da daha kısa sürelerin getirildiği özel hükümlerin saklı olduğu 818 sayılı BK.nun 125. ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 146. maddelerinde belirtilmiştir.Bilindiği üzere, işçi ile tazminat sorumlusu işveren arasında hizmet akdi ilişkisi bulunmaktadır. Davalı işveren işçi sağlığı ve güvenliğine ilişkin mevzuata aykırı hareketi ile davacı işçinin yaralanmasına neden olduğundan bu davranışlar mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 332/1 maddesinde belirtilen akde aykırı durumları oluşturur. BK.’nın 125.maddesinde ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 146. maddeleri gereğince düzenlenen on yıllık akdi zamanaşımına tabidir.Kural olarak; zamanaşımı alacağın muaccel olduğu tarihten başlar. Bilindiği gibi, 818 sayılı Borçlar Kanunun 133. ve 6098 sayılı TBK’nun 154. maddelerinde zamanaşımının kesilme nedenleri düzenlenmiştir. Kesilmede, durmadan farklı olarak kesilme tarihine kadarki sürenin yanması, kesilme tarihinden sonra sürenin yeniden başlaması söz konusudur. Kural olarak; kesilmeden sonra da aynı zamanaşımı süresi işlemeye başlar. Nitekim mülga 818 sayılı B.K’nun 133/1 ve 6098 sayılı TBK’nun 154/1 maddesinde Borçlu borcu ikrar etmişse, özellikle faiz ödemiş veya kısmen ifada bulunmuşsa ya da rehin vermiş veya kefil göstermişse zamanaşımın kesildiğinin kabulü gerekmektedir. Bu açıklamar doğrultusunda somut olaya baktığımızda; davaya konu 10.07.2001 tarihli iş kazası nedeniyle açılmamış sayılmasına karar verilen Kadıköy 3. İş Mahkesinde görülen 2007/160 Esas sayılı davada davalı vekilinin verdiği cevap dilekçesi ile iş kazasının varlığını kabul ederek ifa amacıyla 09.05.2007 tarihinde 400 TL ödemede bulunduklarını beyan etmesi suretiyle zamanaşımının kesildiğinin ve bu tarihten itibaren 10 yıllık yeni bir zamanaşımı süresinin işlemeye başlayacağının kabulü gerekirken, hatalı değerlendirme ile 21.12.2012 tarihinde açılan asıl dava ile birleşen maddi ve manevi tazminat istemleri yönünden davalı tarafın zamanaşımı def’ine itibar edilerek davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir.Mahkemece yapılacak iş birleşen davadaki maddi ve manevi tazminat istemlerinin zamanaşımına uğramadığı dikkate alınarak, işin esasına girilerek bir karar vermekten ibarettir.O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve temyiz itirazlarının sair yönleri incelenmeksizin hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin temyiz itirazlarının sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA, davacı ve davalı yararlarına takdir edilen 1.350,00’şer TL. duruşma Avukatlık parasının karşılıklı olarak birbirlerine yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine 29.11.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.