MAHKEMESİ :İş MahkemesiDavacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle 128.949,64-TL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi ve davacı ... davalı ...Ş. vekillerince de duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 29/01/2013 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı ... adına ... ile davalılardan....vekili Avukat.... geldiler. Diğer davalı .... adına gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü, ve aşağıdaki karar tespit edildi. K A R A R1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal gerektirici nedenlere göre, tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,2-Dava, 19.04.2009 tarihli iş kazası sonunda % 90 oranında işgöremezliğe uğrayan davacının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir. Kusurun aidiyeti ve oranı uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, tazminatın belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.Tazminatın saptanmasında ise; zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, bakiye ömrü, iş görebilirlik çağı, iş görmezlik ve karşılık kusur oranları, Sosyal Sigortalar tarafından bağlanan peşin sermaye değeri gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Öte yandan tazminat miktarının, işçinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluştuğu yönü ise söz götürmez.Başka bir anlatımla, işçinin günlük net geliri tespit edilerek bilinen dönemdeki kazancı mevcut veriler nazara alınarak iskontolama ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanacağı, bilinmeyen dönemdeki kazancının ise; yıllık olarak %10 arttırılıp %10 iskontoya tabi tutulacağı, 60 yaşına kadar (aktif) dönemde, 60 yaşından sonrada bakiye ömrüne kadar (pasif) dönemde elde edeceği kazançların ortalama yöntemine başvurulmadan her yıl için ayrı ayrı hesaplanacağı, hesap raporunun Yargıtay denetimine elverişli olması gerektiği Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir. Somut olayda ise; 14.12.2011 tarihli hesap raporunun hükme esas alınacak nitelikte olmadığı, hatalı yorum ve hesap hatasına dayalı olduğu gibi bilirkişinin de aktüerya uzmanı olmadığı görülmektedir.Gerçekten, hükme esas alınan bu raporda davacının işlemiş dönem hesabının olay tarihine göre başlangıç ve bitiş tarihi alındığı,davacının işleyecek dönem hesabının da süre yönünden hatalı hesaplandığı ve rapora karşı ileri sürülen itirazların değerlendirilmediği gibi bu raporun denetime elverişli olarak düzenlenmediği de ortadadır.Yapılacak iş, yukarı da açıklandığı şekilde davacının maddi zararını uzman aktüerya bilirkişisine yeniden yöntemince hesaplatmak ve çıkacak sonuç gereğince bir karar vermekten ibarettir.3-Maddi tazminat davalarının yasal dayanaklarından birini oluşturan 818 Sayılı Borçlar Kanunu'nun 43.maddesi tazminatın belirlenmesinde hakime kimi görevler yanında geniş bir takdir hakkı tanımıştır. Böylece gerçekci ve adil bir sonuca ulaşmak amaçlanmıştır. Uygulamada kabul edildiği üzere maddi tazminat hesapları, bilinen bir takım doneler yanında varsayımlara da yer vererek bir sonuca ulaşır. İnsan yaşamının kutsallığı beden ile ruh sağlığının korunması ve bu alanda uğranılan zararların hiç bir şekilde para ile karşılanmasının mümkün olmadığı düşünülebilirse de hukuk sisteminin başka bir giderim yöntemi öngörmemiş olması karşısında zorunlu bu tür hesaplama yolu ile zarara uğrayanın tatmini sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu tür davalarda, sonuca ulaşırken hesaplamaya ilişkin maddi unsurları, tarafların kusur durumlarına, sorumluluğa ilişkin temel hukuk ilke ve esasları yanında, tarafların sosyal ve ekonomik koşullarını hep birden değerlendirmek zorundadır. Maddi tazminatın zenginleştirme aracı olmadığı ve özendirici nitelik göstermemesi gereği gözardı edilmemeli ve bu arada sözü edilen tazminatın bir tarafın zararını karşılarken, diğer tarafında ekonomik ve ticari hayatını etkilemeyecek oranda olması dikkate alınmalıdır.Mahkemece, bu olgular gözönünde tutulmaksızın belirlenen maddi zarar miktarından Borçlar kanunun 43. maddesi gereğince hakkaniyet indirimi yapılması da isabetsiz olmuştur. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmektedir. O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, davacı ile davalılardan.... Yararına takdir edilen 990.00-TL duruşma Avukatlık parasının karşılıklı olarak birbirlerine yükletilmesine 29/01/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.