Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13685 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 18408 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :İş MahkemesiDavacı-k.davalı, Kurum işleminin iptaliyle kesilen yetim aylığının yeniden bağlanmasına, biriken aylıkların faiziyle tahsiline,Davalı-k.davacı, yersiz ödenen aylıkların iadesi için başlatılan takibe itirazın iptaliyle takibin devamına karar verilmesini istemiştir.Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar vermiştir.Hükmün, davalı-k.davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. K A R A RDava, 5510 sayılı Kanunun 56/2 fıkrası uyarınca kesilen ölüm aylığının kesilme tarihi itibarıyla yeniden bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Davanın yasal dayanağını oluşturan 5510 sayılı Yasa'nın 56. maddesinde oldukça yalın olarak " eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen" ibareleri yer almakta olup, kanun koyuca tarafından örneğin; "sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan", " hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan", "gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan" veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede, boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken, eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan "boşanma" hukuki durum ve sonucunun, eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içersinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda "anlaşmalı boşanma" adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibariyle gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01/10/2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır Somut olayda; davacının boşanma sonrasında 21.09.2011 tarihinden itibaren ikamet ettiğini beyan ettiği adreste yapılan araştırmada, ev sahibi Aysel Erdür'ün, 21.09.2011 tarihinde kontrol memuruna verdiği ifadede, davacının boşandığı eşi ile birlikte yaşadığı, evi davacının boşandığı eşine kiraladığını beyan ettiği, davacının bir diğer ev sahibi ...'nın kontrol memuruna verdiği ifadesinde, davacının eşi ile birlikte oturduğunu beyan ettiği her iki tanığın da duruşmadaki ifadelerini değiştirdikleri ve bunun izah edilebilir, haklı bir gerekçesi bulunmadığından, mahkemedeki ifadelerinin dikkate alınamayacağı, ayrıca kolluk araştırmasında davacının 09.03.2012 tarihinden itibaren ikamet ettiğini beyan ettiği adreste yapılan araştırmada adreste tanınmadığı ve bu adresteki daire sahibinin davacı isminde bir kiracısının olmadığını beyan ettiği, yine davacının 30.10.2012 tarihinde ikamet ettiğini beyan ettiği adreste yapılan araştırmada adreste ikamet eden...'in davacının aile dostları olduğunu, bu adreste hiç ikamet etmediğini beyan etmesi karşısında davacı ile boşandığı eşinin Yasa'da belirtilen “ fiilen birlikte yaşama” koşulunu taşıdıkları anlaşıldığından ve 5510 sayılı yasanın 59/2. maddesi gereğince Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin de aksi ispat edilemediğinden, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuştur. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davalı-k.davacı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 15/06/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.