MAHKEMESİ :İş Mahkemesi Davacı, Kurum tarafından gönderilen ödeme emrinin iptaline, borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. K A R A RDava, davacının Kurum tarafından gönderilen ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 2010/25234 sayılı ödeme emrinin 2010/5.6. dönemine ait prim borçlarından dolayı davacı adına düzenlenmiş olduğu, ödeme emrinin davacıya 01/12/2015 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın süresinde açıldığı, davacının Kurum borçlusu dava dışı AŞ' de 23/10/2009 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında alınan karar ile hisse devralarak şirket ortağı olduğu,. 20/06/2010 tarih ve yevmiye no lu belgesi ile şirket yönetim kurulu kararı doğrultusunda 05/01/2010 tarihinde hissesini dava dışı 'e devrettiği ve yönetim kurulu görevinden istifa ettiğinin belirtildiği, 03/11/2009 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi'nde yer alan ilan ile şirket yönetim kurul başkan ve başkan yardımcıları olan dava dışı ve 'in münferiden atacakları imza ile şirketi temsil ve ilzama yetkili kılındığının belirtildiği anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık, davacının prim borçlarının tahakkuk ettiği dönemde şirketi temsil ve ilzama yetkili olup olmadığı, şirketin pirim ve vergi işlemlerini doğrudan yürütme ve bu alanda emir ve direktif verme yetkisinin bulunup bulunmadığının tespitiyle şirketin pirim borçlarından sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Bu yönüyle davanın yasal dayanağı 5510 Sayılı Yasanın 88. maddesidir. Üst düzey yöneticiler açısından takibe dayanak yapılan 5510 Sayılı Yasanın 88. maddesindeki hüküm de, “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. ” düzenlemesiyle, üst düzey yönetici ve yetkililerin sigorta primleriyle sınırlı olarak sorumluluğu için, prim borcunun doğduğu dönemde tahakkuk ve tediye konularında yetkili olmayı, buna karşın haklı neden olmaksızın bu yükümlülükleri yerine getirmemeyi koşul olarak öngörmüştür.Süresinde ödenmeyen prim ve diğer kurum alacaklarının bizzat kurumca cebren takip ve tahsil edilebileceği 5510 sayılı Yasa'nın açık hükmü gereğidir. Cebren tahsil ve takip esasları 6183 sayılı Yasa'da gösterilmiştir. Söz konusu kurum alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Yasa'nın uygulanmasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde alacaklı sigorta Müdürlüğünün bulunduğu yer İş Mahkemesinin yetkili olduğu, 6183 sayılı Yasa'nın 58/1.maddesinde de kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın ödeme emrine karşı tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde itiraz edebileceği bildirilmiştir. Bu 7 günlük itiraz süresi hak düşürücü süre olup süreyi geçiren borçlunun artık menfi tesbit, istirdat gibi aynı konuda hiçbir mahkemede dava açması mümkün değildir. Çünkü 6183 sayılı Yasa'da İİK.'nun 72.maddesine koşut bir hüküm yer almamaktadır. 6183 sayılı Yasa İİK.'na nazaran özel bir yasa olup uygulama önceliğine sahiptir. (Yargıtay HuKuk Genel Kurulunun 10.4.2001 gün ve 2002/21-201-297, 24.3.2004 gün ve 2004/10164-170 sayılı kararları)Hal böyle olunca Kurum tarafından yürütülen takibe konu borç yönünden , davacının AŞ'nin üst düzey yöneticisi olup olmadığı, pirim borcunun doğduğu tarihte şirketin pirim ve vergi işlemlerini doğrudan yürütme ve bu alanda emir ve direktif verme yetkisinin bulunup bulunmadığının tespiti önem arzetmektedir.Somut olayda, Noterliği tarafından yevmiye no ile onanan şirket karar defterinin 42 sayfa no lu, 05/01/2010 tarihli Yönetim Kurulu kararı ile davacının Kurum borçlusu dava dışı A.Ş.'deki yönetim kurulu üyeliğinden istifa ettiği anlaşılmakta olup bu belgenin şirket kayıtlarındaki sıhhati araştırılmadan sonuca gidildiği anlaşılmakla, geçerli bir istifanın varlığı halinde davacının söz konusu dönemde tahakkuk ettirilen prim borcundan dolayı sorumluluğuna gidilemeyeceği göz ardı edilerek yazılı şekilde sonuca gidilmesi hatalı olmuştur. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine 03.11.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.