MAHKEMESİ :İş MahkemesiDavacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün davacılar ve davalı vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.K A R A R1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlerle temyiz kapsam ve nedenlerine göre; tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,2-Dava, sigortalının iş kazası sonucunda vefatı nedeniyle yakınlarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.Mahkemece, davacı eş ile çocuklar ... ve ...'un maddi tazminat taleplerinin reddine, davacı baba yargılama sırasında vefat ettiğinden bu davacının manevi tazminat talebi açısından hüküm kurulmasına yer olmadığına, davacı müteveffa baba lehine hükmedilen 5.879,02 TL maddi, davacı çocuk ... lehine hükmedilen 7.349,77 TL maddi, davacı çocuk ... lehine hükmedilen 861,66 TL maddi, davacı eş lehine hükmedilen 50.000,00 TL manevi, davacı çocuk ... lehine hükmedilen 25.000,00 TL manevi, diğer davacı çocuklar lehine hükmedilen 15.000,00'er TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiştir.Dosya kapsamından, yargılama sırasında vefat davacı babanın, nüfus kaydına göre, dava dosyasında taraf olanların dışında da mirasçılarının bulunduğu görülmektedir. Mahkemece müteveffa davacı babanın mirasçılarının tamamının davaya dahil edilmesi gerektiği halde edilmediği, mütevaffa davacı baba lehine maddi tazminata hükmedilmesine rağmen bu davacıya kurumca gelir bağlanıp bağlanmadığı, davacı babanın tahsis talebi bulunup bulunmadığı hususunun netleştirilmediği, bu konudaki kurum cevabının muğlak olduğu, her ne kadar gerekçeli kararda "dosyada mevcut peşin sermaye değer tablosundan hak sahibi davacılara ödenmiş bulunan alacak kalemlerinin mahsubu dosyanın yeniden bilirkişiye gönderilmesini gerektirmediğinden son bilirkişi raporunda hesaplanan maddi tazminat miktarlarından ilk peşin sermaye değerleri mahsup edilerek davacıların gerçek maddi tazminat alacakları bulunmuştur." denilmesine rağmen davacı çocuklar ... ve ... açısından bu mahsup işleminin yapılmadığı anlaşılmaktadır.Dava devam ederken taraflardan birisinin ölmesi durumunda, ölen kişinin taraf ehliyeti son bulur (TMK m. 28/1). İşin doğası gereği, davaya ölen kişi tarafından devam edilmesi mümkün olmadığından, yalnız öleni ilgilendirmeyip, onun mirasçılarını da ilgilendiren, onların malvarlığı haklarını etkileyen davalar, tarafın ölümü ile konusuz kalmaz. İş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanan tazminat davaları da bu tür davalardandır. Bu davalara, tüm mirasçılar tarafından mecburi dava arkadaşı olarak devam edilir.Öte yandan, İş kazası nedeniyle işçinin ölümü halinde ana ve baba yararına maddi tazminata karar verilebilmesi için ana ve babaya ... Kurumu tarafından kısa vadeli sigorta kolundan ölüm geliri bağlanması gerekmektedir. Kendilerine gelir bağlanan ana ve babanın destekten yararlandığı varsayılmaktadır. Bu nedenle mükerrer ödemeyi önlemek için tespit edilen tazminat miktarından bağlanan gelirlerin peşin sermaye değeri düşülmelidir. Sigortalının iş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölümü durumunda anne ve babaya ölüm geliri bağlanması koşullarının belirlenmesi ile ilgili yasal düzenlemelere baktığımızda; 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun hak sahiplerine gelir bağlanılması ile ilgili 20/1. maddesinde, İş kazası veya meslek hastalığına bağlı nedenlerden dolayı ölen sigortalının hak sahiplerine, 17 nci madde gereğince tespit edilecek aylık kazancının % 70'i, 55 inci maddenin ikinci fıkrasına göre güncellenerek 34 üncü madde hükümlerine göre gelir olarak bağlanacağı, 34/d maddesinde ise hak sahibi eş ve çocuklardan artan hisse bulunması halinde her türlü kazanç ve irattan elde etmiş olduğu gelirinin asgari ücretin net tutarından daha az olması ve diğer çocuklarından hak kazanılan gelir ve aylıklar hariç olmak üzere gelir ve/veya aylık bağlanmamış olması şartıyla ana ve babaya toplam % 25'i oranında; ana ve babanın 65 yaşın üstünde olması halinde ise artan hisseye bakılmaksızın yukarıdaki şartlarla toplam % 25'i, oranında aylık bağlanacağı kabul edilmiştir.Söz konusu değişiklikle, ana ve babaya gelir bağlanabilmesi için birinci olarak hak sahibi eş ve çocuklara bağlanan gelirlerden artan hisse bulunması, ikinci olarak ana ve babanın her türlü kazanç ve irattan elde etmiş olduğu gelirlerden asgari ücretin net tutarından daha az olması ve diğer çocuklardan hak kazanılan gelir ve aylıklar dışında gelir ve/veya aylık bağlanmamış olması koşulu ile toplam % 25 oranında gelir bağlanacağı kabul edilmiştir. Ayrıca ana ve babanın 65 yaşın üstünde olması halinde ise hak sahibi eş ve çocuklardan artan hisse bulunmasa bile ana ve babanın her türlü kazanç ve irattan elde etmiş olduğu gelirlerden asgari ücretin net tutarından daha az olması ve diğer çocuklardan hak kazanılan gelir ve aylıklar dışında gelir ve/veya aylık bağlanmamış olması koşulu ile toplam % 25 oranında gelir bağlanacağı benimsenmiştir.Yine, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 55. maddesinde, “ Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.” hükmüne yer verilmiştir. Adalet Komisyonu'nun 55. madde gerekçesine göre; “sosyal güvenlik ödemelerinin, denkleştirme (indirim) işlevi görebilmesi, onun sorumluluğu doğuran olaya sebebiyet verenlere rücu edilebilmesine bağlıdır. Bu kural gereği, rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri; teknik arıza, tam kaçınılmazlık hallerindeki ödemeler, bu tazminatlardan indirilemez. Bağlanan gelirlerin, işçinin kusuru ve kaçınılmazlık gibi nedenlerle rücu edilemeyen kısmı da indirilemez. Bir kısmı rücu edilemeyen miktar dahi denkleştirilemeyeceği gibi, zarar görenin kusuruna (müterafık kusura) yansıyan sosyal güvenlik ödemeleri, tahsis tarihinden sonra meydana gelen sosyal güvenlik ödemelerindeki artışlar, kısmi kaçınılmazlık ve teknik arıza halindeki ödemeler ve benzerleri rücu edilemediğinden bu miktarlar dahi denkleştirilemez.”6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanunun 2. maddesine göre “Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları, gerçekleştirildikleri tarihe bakılmaksızın bütün fiil ve işlemlere uygulanır”. Dairemizin ve giderek Yargıtay'ın yerleşmiş görüşleri, Kurumca bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin ve geçici işgöremezlik ödeneklerinin hesaplanan zarardan indirilmesi, Kurumun rücu hakkının korunması ve mükerrer ödemeyi önleme ilkesine dayandığından, kamu düzenine ilişkin olarak kabul edilmiştir. Kaldı ki, 6098 sayılı Kanunun 55. maddesi de emredici bir hükme yer verdiğinden gerçekleştiği tarihe bakılmaksızın tüm fiil ve işlemlere uygulanmalıdır.Somut olayda, müteveffa davacı babanın eldeki davada taraf olanlar dışındaki mirasçılarının da tespit edilip davaya dahil edilmesi veya mirasçılarından alınan vekaletname ibraz edilmesi ya da buna imkan yoksa terekeye mümessil tayin edilerek taraf teşkilinin sağlanması suretiyle yargılamaya devam edilmesi gerekirken açıklandığı gibi taraf teşkili sağlanmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli olmadığı gibi, yargılama esnasında vefat eden davacı babaya Kurumca gelir bağlanıp bağlanmadığının yeterince araştırılıp, bu husus netleştirilmeden baba lehine olacak şekilde maddi tazminata hükmedilmesi de hatalıdır. Davacı çocuklar ... ve ... hakkında kurulan hüküm açısından ise, Kurumca bağlanan gelirlerin ilk peşin değerinin davalı işverene rücu edilebilecek kısmının hesaplanarak, bilirkişi raporunda belirlenen zarar tutarından indirilmesi gerekirken, yazılı şekilde indirim yapılmaksızın hüküm kurulması doğru değildir.Yapılacak iş, müteveffa davacı babanın mirasçılarının tespit edilerek davaya dahil edilmeleri, bu mümkün değil ise terekeye temsilci atanarak taraf teşkilinin sağlanmasından sonra, müteveffa davacı babaya iş kazası sigorta kolundan yargılamaya konu iş kazasından dolayı gelir bağlanıp bağlanmadığı araştırılarak gelir bağlandı ise bağlanan gelirin davalı işverene rücu edilebilecek kısmının hesaplanarak, hükme esas bilirkişi hesap raporunda baba için belirlenen maddi zarar tutarından tenzil edilmesi, gelir bağlanmadı ise bu davacının maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi, hükme esas alınan bilirkişi hesap raporunda davacı çocuklar ... ve ... açısından hesaplanan zarar tutarlarından adı geçen bu davacılara bağlanan gelirlerin ilk peşin sermaye değerlerinin davalı işverene rücu edilebilecek kısmının tenzili ile oluşacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir.Kabul ve uygulamaya göre de, davacı çocuklardan İlknur'un maddi tazminat talebi bulunmadığı halde, bu davacının maddi tazminat isteminin reddine karar verilmesi, davacı çocuklardan ...'ın 1.000,00 TL, ...'ın ise 100,00 TL maddi tazminat istemi bulunmasına rağmen, ... lehine 7.349,77 TL maddi, ... lehine 861,66 TL maddi tazminata hükmedilmek suretiyle bu davacıların taleplerinin aşılması hatalıdır.Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine 31/10/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.