Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13067 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 19892 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :İş MahkemesiDavacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. K A R A R Dava, davacının 01.09.1999-27.03.2007 tarihleri arasında davalı işyerinde geçen çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de bu sonuca eksik araştırma ve inceleme neticesinde gidilmiştir. Uyuşmazlık, davacının fiili çalışması bulunup bulunmadığı, fiili çalışması var ise çalışmalarının tam veya kısmi süreli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa'nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa'nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay'ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. İşçinin normal haftalık çalışma süresinin, tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal işçiye göre önemli ölçüde daha az belirlenmesi durumunda sözleşme kısmi süreli iş sözleşmesidir. Ay içerisinde günün bazı saatlerinde çalışan ve çalıştığı saat karşılığında ücret alan sigortalının ay içindeki prim ödeme gün sayısı, ay içindeki toplam çalışma saati süresinin İş Kanunu'na göre belirlenen haftalık çalışma süresine göre hesaplanan günlük çalışma saatine bölünmesi suretiyle bulunur. Bu şekildeki hesaplamada gün kesirleri bir gün kabul edilir. Genel bakımdan çalışma süresi haftada en çok kırkbeş saattir. Pazar günü hafta tatili olduğundan 7.5 saat çalışma bir günlük çalışma olarak kabul edilmektedir. Somut olayda, davacının 2005 yılında kısmi çalışma olgusu davalının da kabulündedir. Her ne kadar, davalı bu çalışmanın yardım niteliğinde olduğunu belirtmişse de bu çalışmanın bazı dönemlerde yapıldığı belirtilerek birden çok kez yapıldığının kabul edilmesi ve davacının aynı işveren nezdinde 28.03.2007 tarihinden itibaren sigorta çalışmasının bildirildiği dikkate alındığında yardım amaçlı çalışması hayatın olağan akışına aykırıdır. Neticeten, davalının kısmi kabulü dikkate alınarak mahkemece bordo tanıkları ve komşu işyeri çalışanları dinlenmeden, davacının çalışmasının tam süreli mi kısmi süreli mi olduğu hususunda araştırma yapılmadan sonuca gidildiği anlaşılmaktadır. Yapılacak iş, bir kısım davacı ve davalı tanık beyanlarında davacının 2006 yılında dava dışı çorap imalatı işyerinde çalıştığı belirtildiğinden davacıya bu hususu açıklatmak, davacının davalı işyerine ait dönem ve ücret bordroları getirtilerek bu belgelerden tespit edilecek bordro tanıklarını dinlemek, ayrıca bu tanıkların adresleri tespit edilemediği ya da beyanları ile yetinilmediği takdirde, davalı işyerinin defter ve kayıtlarını getirtmek, gerektiğinde konusunda uzman bilirkişi marifetiyle davalı işverenliğin fason iş yaptığı işyerlerini tespit ederek bu işyerlerinin ihtilaflı dönem bordro tanıklarını dinlemek, gerektiğinde ... Kurumu, zabıta, maliye, meslek odası aracılığı ve muhtarlık marifetiyle işyerine o tarihte komşu olan diğer işyerlerinde uyuşmazlık konusu dönemde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanları; yoksa işyeri sahipleri araştırılıp tespit edilerek davacının ihtilaflı dönemde fiili ve kesintisiz bir çalışmasının olup olmadığı, çalışması kesintili ise çalışma süreleri hususunda yöntemince beyanlarını almak, nihayetinde davacının part-time çalıştığının tespiti halinde ise, davacının sürekli olarak bir günde kaç saat çalıştığı, giderek haftalık ve aylık çalışma süreleri belirlenerek, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 63. maddesi gereğince 7.5 saat çalışma bir günlük çalışma hesabı ile kaç iş gününe karşılık olduğu hususu bir uzman bilirkişinin görüşü alınmak suretiyle açıkça saptandıktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine 25.10.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.