MAHKEMESİ :İş Mahkemesi Davacı, emekli maaşından borçlu ve sorumlu olmadığı bir borçtan dolayı kesilen miktarın faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. K A R A R Davacı, davalı Kurum tarafından maaşından yapılan kesintinin iptalini istemiştir. Mahkemece; Davacının davasının kısmen kabul, kısmen reddi ile; Davacının emekli maaşından 23/02/2012 tarihinde kesilen ana para ve faiz olmak üzere toplam 2.201,61 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir. Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının babasının 01.02.1992 tarihinde, üvey annesinin ise 22.11.2002 tarihinde vefat ettiği, ancak en son 25.03.2003 tarihinde maaşının çekildiği, bu nedenle davalı Kurum'ca davacı aleyhine icra takibine geçildiği anlaşılmaktadır. Bir hukuksal ilişkinin borç ilişkisi sayılabilmesi için taraflarına ve konusuna ait iki unsura ihtiyaç bulunmaktadır. Bunlar; hukuki ilişkinin alacaklı ve borçludan oluşması, alacaklının ifasını talep yetkisine sahip olduğu, borçlunun ifa yükümlülüğü altına girdiği “edim??? şeklinde ifade edilebilir. Alacaklı, borç ilişkisinin aktif süjesidir. Borçlu ise, borç ilişkisinden doğan edimi ifayla yükümlü olan, kendisinden edimin ifası istenen kişidir. Borç ilişkilerini düzenleyen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda ( ve mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nda ) borcun kaynakları; sözleşme, haksız fiil ve sebepsiz zenginleşme olarak gösterilmiştir. Hukuki bir işlemde açıklanan irade, ve hukuka aykırı fiil dışında borç kanundan doğmuş olabilir. Haksız fiilden doğan sorumluluk, tazminat borcunun kaynağını oluşturmakta olup burada genel davranış kurallarına aykırılık söz konusu olmaktadır. Somut olayda; davacının annesinin ölümünden sonraki döneme ilişkin yaşlılık aylığının banka kartı kullanılarak ATM'den çekilmiş olması nedeniyle sorumlu olmadığı yönünde açılan eldeki davada, uyuşmazlık konusu edimin dayanağı “haksız fiil”dir. Zira sigortalının ölümü ile sigortalılık ilişkisi sona ermiş hak sahipleri ile de böyle bir ilişki kurulmamıştır. Başka bir ifadeyle ATM'den haksız yere para çekenler, sigortalılık ilişkisi ya da hak sahibi olarak bunu yapmamıştır. Hal böyle olunca; davacı ile davalı Kurum arasında murisin ölümünden kaynaklı sigortalılık ilişkisi bulunmadığından taraflar arasında uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişki, “haksız fiil”den kaynaklanmaktadır. Bu nedenle davaya genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemesinde bakılması gerekir. Mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken işin esasının incelenmiş olması hatalıdır. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 25.10.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.