MAHKEMESİ : Konya Ereğli 1. Asliye Hukuk (İş) MahkemesiTARİHİ : 05/03/2007NUMARASI : 2004/71-2007/39Davacılar, iş kazası sonucu maluliyetlerinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün davacılar ie davalılardan N. E. vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. Dava, davacıların iş kazası sonucu beden güç kaybına uğradıkları iddiasına dayalı maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.Mahkemece davacıların sürekli iş göremezlik nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebinin reddine, geçici iş göremezlik nedeniyle maddi ve manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Maddi hukukun bir hakkın birden fazla kişi tarafından kullanılmasını (dava edilmesini) veya birden fazla kişiye karşı kullanılmasını (dava edilmesini) zorunlu kılmış olduğu hallerde bu hak dava konusu yapıldığı zaman o hakla ilgili birden fazla kişi mecburi (zorunlu) dava arkadaşı durumundadır. Dava arkadaşlığının hangi hallerde mecburi olduğu maddi hukuka göre belirlenir. (MK, BK, TK vs.). Diğer yandan H.U.M.K.’nun 43. maddesi gereğince dava konusu hak ve borcun ortak bir işlem ile birden çok kişi yararına borç yüklenmiş olması veya davanın birden fazla kişi hakkında aynı sebepten doğmuş bulunması halinde dava açma hakkına sahip olanlar ayrı ayrı dava açabilecekleri gibi birlikte de dava açabilirler.Bu halde davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı vardır.Somut olayda her iki davacı 8.10.2001 tarihinde davalı Neer Elmas’a ait inşaatta çalışırken iskelenin çökmesi sonucu yaralanmışlardır.Davacılar arasında mecburi ve ihtiyari dava arkadaşlığı bulunmadığı gibi her bir davacı yönünden olayın değerlendirilmesi, kusur, maluliyet oranlarının tespiti, maddi zararlarının belirlenmesi ayrı ayrı kriterler esas alınmak suretiyle yapılacağından davacıların davalarının birlikte yürütülmesi mümkün değildir.Mahkemece HUMK’nun 46. maddesi gereğince yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için her iki davanın ayrılmasına karar verilmesi gerekirken birlikte görülecek sonuca gidilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Öte yandan 506 sayılı Yasa’nın 27. ve müteakip maddelerinde işverenin iş kazasını engeç iki gün içinde Sosyal Sigortalar Kurumuna bildirilmekle yükümlü olduğu, haber verme kağıdındaki bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında gerekirse Kurumca soruşturma yapılabileceği ve varılan sonucun en geç üç ay içinde ilgililere yazı ile bildirileceği, ilgililerce yetkili mahkemeye başvurularak kurum kararına itiraz olunabileceği, itiraz halinde Kurum kararının ancak mahkeme kararının kesinleşmesiyle kesin hale geleceği bildirilmiştir.Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda (tazminat davaları) öncelikle haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından sigortalıya bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin tazminattan düşülmesi gerektiği Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir. Diğer yandan, sigortalıya bağlanacak gelir ve hükmedilecek tazminatın miktarını doğrudan etkilemesi nedeniyle, işçide oluşan meslekte güç kayıp oranının hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeksizin kesin olarak saptanması gerekir. 506 sayılı Yasanın 19. maddesinde geçici iş göremezlik hali sonunda Kuruma ait veya Kurumun sevk edeceği sağlık tesisleri sağlık kurulları tarafından verilecek raporlarda belirtilen arızalarına göre iş kazası sonucu meslekte kazanma gücünün en az %10 azalmış bulunduğu Kurumca tesbit edilen sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanacağı, 31. maddesinde Kurumun, sigortalıya bağlanacak gelirleri yapılan inceleme ve soruşturmalar sonunda ve gerekli belgelerin tamamlandığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde tesbit ederek ilgililere yazı ile bildireceği, ilgililerin bağlanan geliri bildiren yazıyı aldıktan sonra bir yıl içinde yetkili mahkemeye başvurarak Kurum kararına itirazda bulunabilecekleri, itirazın reddi hakkındaki mahkeme kararının kesinleşmesiyle Kurum kararının kesinleşmiş olacağı, 109. maddesinde de sigortalıların iş görmezlik hallerinin tesbitinde, Kurum Sağlık tesisleri sağlık kurullarınca verilecek raporlar da belirtilen hastalık ve arızaların esas tutulacağı, Kurumca verilen karara ilgililer tarafından itiraz edilmesi halinde durumun Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karar bağlanacağı bildirilmiştir. Somut olayda iş kazası olduğu iddia olunan olayın Sosyal Sigortalar Kurumuna bildirilmediği anlaşılmaktadır. Kurumca sigortalıya gelir bağlanabilmesi için öncelikle zararlandırıcı olayın iş kazası niteliğinde olup olmadığının tesbiti ön sorunudur. iş kazasının tesbiti ile ilgili ihtilaf Sosyal Sigortalar Kurumunun hak alanını doğrudan ilgilendirmekte olup tazminat davasında kurum taraf değildir. Yapılacak iş; davacıya iş kazasını Sosyal Sigortalar Kurumuna ihbarda bulunmak, olayın kurumca iş kazası olarak kabul edilmemesi halinde Sosyal Sigortalar Kurumu ve hak alanını etkileyeceğinden işveren aleyhine iş kazasının tesbiti davası açması için önel vermek, tesbit davasını bu dava için bekletici sorun yaparak sonucuna göre karar vermektir.Mahkemece açıklanan doğrultuda işlem yapılmaksızın eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olmuştur.O halde tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ :Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına 29.1.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.