Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12620 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 10605 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :İş MahkemesiDavacı, ...'nın 2009/2-2010/6 tarihleri arasında her ay için mesai saatleri yarım gün olduğunun tespitiyle, bu çalışmaları 30 güne tamamlatılarak tahakkuk edilecek borçları buna ilişkin faiz ve para cezalarının iptaline karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.Hükmün, davalılardan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. K A R A R1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine,2-Dava, davacının Kurum'un davacı işyerinde çalışan dava dışı sigortalının çalışma sürelerini 30 güne tamamlatmaya yönelik Kurum işlemleri ve buna bağlı tahakkuk edilecek borçları, faizleri ile idari para cezalarının iptali istemine ilişkindir.Mahkemece, istemin kabulü ile “davacı firmada çalışan ...'nın 2009/2. ayından başlayarak 2010/6. ayına kadar devam eden çalışmalarının her ay için mesai saatleri içinde yarım gün olduğunun tespitine, davalı kurumun bu çalışma sürelerini 30 güne tamamlatma ve buna göre prim ödetme isteğinin usul ve yasaya aykırı olduğu ve tahakkuk edilecek borçlar ile buna ilişkin faiz ve idari para cezalarının iptaline” karar verilmiştir.Dosyadaki kayıt ve belgelerden, Kurum'un 02/05/2012 tarihli ve devamı yazıları ile 506 sayılı Yasa'nın 79. maddesine göre dahili davalı sigortalının 30 günden az süre ile çalıştığını açıklayıcı belgelerin Kurum'a verilmemesi nedeniyle 2012 yılında 2009/2,3,4,5,6,7,8,9,10,11,12 ve 2010/1,2,3,4,5,6 arasındaki çalışmaları için her bir ay için Ek aylık prim ve hizmet belgesi düzenlenmesi gerektiğinin davacı şirketten talep olunduğu, davacı şirket tarafından Kurum işlemine karşı itirazlarda bulunulduğu, Kurum'un Prim Tahakkuk İtiraz Komisyonu kararı ile istihdam sözleşmesinde gün ve saat ücreti hakkında herhangi bir hükmün düzenlenmemiş olması nedeniyle davacı şirketin yerinde olmayan itirazının reddolunduğu, davacı şirket ile dahili davalı çalışan sigortalının arasında akdolunan part-time sözleşmesinin dosyaya sunulduğu, düzenlendiği dönem içerisinde eksik gün bildirim formlarının part-time sözleşmesi ile ekli olarak Kurum'a sunulmuş olduğu, ihtilaf konusu dahili davalı sigortalının imzasını havi ücret bordroları ile dönem bordrolarının getirtildiği, dahili davalı sigortalıya ait banka hesap özetinin dosyaya sunulduğu, yapılan zabıta araştırması neticesi düzenlenen tutanakların Mahkeme'ye bildirildiği, alınan bilirkişi raporunun dosyaya sunulduğu, duruşmalarda kamu tanıkları ile davacı şirket tanıklarının dinlendiği anlaşılmaktadır.Uyuşmazlık, davacı şirketin Kurumca tahakkuk ettirilen idari para cezalarının iptali istemine ilişkin olarak görevli yargı yolunun belirlenmesi noktasında toplanmaktadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114/1. maddesinde dava şartları sırasıyla sayılmıştır. Bunlar; “a) Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması. b) Yargı yolunun caiz olması. c) Mahkemenin görevli olması. ç) Yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması. d) Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması. e) Dava takip yetkisine sahip olunması. f) Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması. g) Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması. ğ) Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi. h) Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması. ı) Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması. i) Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması.” şeklinde tanımlanmıştır.Mahkemece bir davada, dava şartlarının olup olmadığına 6100 sayılı HMK. 114/1 maddesinde gösterilen sıralamaya göre bakmak gerekmektedir. Bu durumda yargı yolunun caiz olmadığı bir mahkemede açılan davada, mahkemece davanın esasına girilemez. Öncelikle yargı yolunun belirlenmesi gerekir. 6100 sayılı HMK'nın 114/1-b maddesine göre "yargı yolunun caiz olması" dava şartı olup mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.5510 sayılı Kanun’un 102.maddesine göre; idarî para cezaları ilgiliye tebliğ ile tahakkuk eder. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ya da Kurumun ilgili hesaplarına yatırılır veya aynı süre içinde Kuruma itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. İtirazı kurumca reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine başvurabilirler. Mahkemeye başvurulması idari para cezasının takip ve tahsilini durdurmaz. Yukarıda yer alan yasa hükümlerine göre idari para cezasının ilgiliye tebliği zorunlu olup itiraz edilmesi ve Kurumca itirazın reddi halinde idari para cezasının Kurum alacağı olarak 6183 sayılı Kanun’a göre takip ve tahsil işlemleri yapabileceği gibi bu bağlamda ödeme emri de gönderebilir. Bu nedenle ödeme emrinin konusunun idari para cezası olması uyuşmazlığın başlı başına idari yargıda görülmesini gerektirmez. Kurumun, idari para cezasını tebliğ etmediği veya itiraz hakkında komisyonca bir karar alınmadığı hallerde, Kurumun davacıya gönderdiği ödeme emrine konu Kurum alacağı, takip ve tahsili mümkün olan bir alacak haline gelmediğinden mahkemece yargı yolu görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddi yerine ödeme emrinin iptaline karar verilmelidir.Yukarıda yer alan Yasa hükümlerine göre idari para cezasının ilgiliye tebliği zorunlu olup itiraz edilmesi ve Kurumca itirazın reddi halinde idari para cezasının Kurum alacağı olarak 6183 sayılı Kanun’a göre takip ve tahsil işlemleri yapabileceği gibi bu bağlamda ödeme emri de gönderebilir. Bu nedenle ödeme emrinin konusunun idari para cezası olması uyuşmazlığın başlı başına idari yargıda görülmesini gerektirmez. Kurumun, idari para cezasını tebliğ etmediği veya itiraz hakkında komisyonca bir karar alınmadığı hallerde, Kurumun davacıya gönderdiği ödeme emrine konu Kurum alacağı, takip ve tahsili mümkün olan bir alacak haline gelmediğinden Mahkemece yargı yolu görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddi yerine ödeme emrinin iptaline karar verilmelidir.Bu düzenlemeler karşısında idari para cezalarının tahsili için davalı Kurumca 7201 sayılı Yasa gereğince düzenlenen ve davacıya tebliğ olunan karar için açılacak davaların idari yargıda görüleceğinin kabulü gerekir. Somut olayda; Mahkemece “davacı firmada çalışan ...'nın 2009/2. ayından başlayarak 2010/6. ayına kadar devam eden çalışmalarının her ay için mesai saatleri içinde yarım gün olduğunun tespitine, davalı kurumun bu çalışma sürelerini 30 güne tamamlatma ve buna göre prim ödetme isteğinin usul ve yasaya aykırı olduğu ve tahakkuk edilecek borçların iptaline” şeklinde kurulan hüküm yerinde ise de “idari para cezalarının iptaline” şeklinde kurulan hüküm yerinde değildir. 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun'un "Kurumca verilecek idarî para cezaları" başlıklı 102.maddesinin 4.fıkrasına göre "idari para cezalarının iptaline" ilişkin istemlerin çözüm yeri idare mahkemesi olup Mahkemece davacının Kurum tarafından tahakkuk ettirilen idari para cezalarının iptali istemi ile ilgili olarak “6100 sayılı HMK'nın 114/1-b maddesine göre "yargı yolunun caiz olması" dava şartı yokluğu gerekçesiyle davanın usulden reddine” karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Yapılacak iş, davacının Kurum tarafından tahakkuk ettirilen idari para cezalarının iptaline ilişkin istemi yönünden “6100 sayılı HMK'nın 114/1-b maddesine göre "yargı yolunun caiz olması" dava şartı yokluğu gerekçesiyle davanın usulden reddine” karar vermekten ibarettir. O halde, davalı Kurum'un bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 13/10/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.