Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12171 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 17268 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :İş MahkemesiDavacı, sigortalılık başlangıç tarihinin 01/04/1986 olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, yetkisizliğine karar vermiştir.Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. K A R A R Dava, davacının işe giriş bildirgesine göre 1 günlük hizmet süresinin tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, Islahiye İş Mahkemesinin yetkili olduğu belirtilerek yetkisizlik kararı verilmiştir. Uyuşmazlık, yetkili mahkemenin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 5. maddesinde işçi-işveren arasındaki uyuşmazlıklara ilişkin kesin yetki kuralı düzenlenmiş olup Kanun'un 1/B bendinde "İşçi Sigortaları Kurumu ile sigortalılar veya yerine kaim olan hak sahipleri arasındaki uyuşmazlıklardan doğan itiraz ve davalara da bakarlar" hükmü doğrultusunda 5510 sayılı Kanun'dan kaynaklanan davalar İş Mahkemesinde görülmekle birlikte Kurumun taraf olduğu uyuşmazlıklarda yetkili mahkemenin neresi olacağına dair Kanun'da açık bir düzenleme bulunmamaktadır. 5521 sayılı Yasa'nın 15. maddesinde bu Kanunda sarahat bulunmayan hallerde Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerinin uygulanacağı hükmü yer almaktadır. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 447/2.maddesine göre "Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır" hükmü gereğince genel yetki kuralı dışında düzenleme öngörülmemiş olması karşısında 6100 sayılı HMK'da yer verilen özel yetkiye ilişkin düzenlemelerin İş Mahkemelerinin yetkisinin belirlenmesinde dikkate alınması gerektiği ortadadır. 6100 sayılı HMK 6/1. maddesi genel yetki kuralını düzenlemekte olup; "Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir." denilmektedir. Tüzel kişilere karşı açılacak davalarda yetkili mahkeme tüzel kişinin ikametgahının (merkezinin) bulunduğu yer mahkemesidir. (6102 s. TTK. 213., 339., ve 576. maddeleri) HMK. 14. maddesi ise, bir şubenin işlemlerinden doğan davalarda, o şubenin bulunduğu yer mahkemesinin de yetkili olabileceğini hüküm altına almıştır. Yukarıda anlatılanlar ışığında; hizmet tespiti davalarında şu dört yer yetkili sayılır. Birincisi, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 5. maddesi gereğince işin (hizmetin) yapıldığı yer mahkemesi, ikincisi, yine İş Mahkemeleri Kanunu'nun 5. maddesi ile genel yetki kuralını düzenleyen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 6. maddesi gereğince işverenin (davalının) ikametgahı mahkemesi, üçüncüsü, genel yetki kuralını düzenleyen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 6. maddesi ile ... Kurumu'nun merkezi bulunduğundan Ankara mahkemeleri, dördüncüsü ise, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 14. maddesi gereğince hizmetin geçtiği yerin bağlı olduğu ... Kurumu şubesinin bulunduğu yer mahkemesidir. Davacı, seçimlik hakkını kullanarak belirtilen yer mahkemelerinden herhangi birinde dava açarsa, yetkisizlik kararı verilmemesi ve işin esasına girilmesi gerekir. Yetkinin kamu düzenine ilişkin olmadığı hallerde yetki itirazı cevap dilekçesi ile birlikte ileri sürülmelidir. (HMK m.116 ve 117) Kesin yetki kuralı bulunmadığı durumlarda, hâkim re'sen yetkisizlik kararı veremez. Somut olayda, dava dilekçesinin 12/02/2016 tarihinde davalı Kuruma tebliğ edildiği, iki haftalık cevap verme süresinin 26/02/2016 tarihinde dolduğu, mahkemenin 23/02/2016 tarihli kararı ile davalı Kurum vekilinin talebi üzerine cevap süresinin 2 hafta süre ile uzatılmasına karar verildiği, davalı Kurum vekilinin cevap dilekçesini 15/03/2016 tarihinde verdiği ve yetki itirazında bulunduğu, ancak yetki itirazının uzatılan cevap süresi içinde yapılmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca Mahkemece, yetkinin kamu düzenine ilişkin olmadığı ve kesin yetkinin bulunmadığı, ortada süresinde yapılmış bir yetki itirazı olmadığı gözetilerek; yargılamaya devam edilip esas hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yetkisizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir. O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 06/10/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.