Mahkemesi : Bolu İş MahkemesiTarih : 29.5.2006No : 323-92Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen 13.066.41 YTL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi ve davalılar vekillerincede duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 7.11.2006 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü taraflar adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildi ve aynı gün Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü, ve aşağıdaki karar tesbit edildi.1-HUMK'nun 427. maddesindeki parasal sınırları değiştiren 5219 sayılı yasanın 2/c maddesi ile 21.7.2004 tarihinden itibaren verilecek kararlarda 40.000.000 TL olan kesinlik sınırı 1.000.000.000 TL’ye (1.000,00-YTL) çıkarılmıştır. Diğer bir deyişle 21.7.2004 tarihinden itibaren verilen kararların temyiz edilebilmesi için hüküm altına alınan miktarın 1.000.000.000.TL (1.000,00-YTL)’yi geçmesi gerekir.HUMK’na 5236 sayılı yasanın 19.maddesi ile eklenen Ek-4.maddeye göre ise “Görev, kesin hüküm, istinaf, temyiz, Yargıtay’da duruşma, senetle ispata ve sulh mahkemelerindeki taksim davalarında muhakeme usulünün belirlenmesine ilişkin maddelerdeki parasal sınırlar; her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilân edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on milyon lirayı (10,00-YTL) aşmayan kısımları dikkate alınmaz.”18.11.2005 Gün ve 25997 sayılı Resmi Gazetede ilan edilen Maliye Bakanlığı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde, 2006 yılı için belirlenen yeniden değerlendirme oranı % 9,8 olarak öngörülmüştür. Buna göre, 2006 yılında mahkemelerce verilecek kararların temyiz edilebilmesi için, temyize konu dava değerinin 1.090.00. YTL.’sini geçmesi gerekir.İnceleme konusu karar,bu tarihten sonra verilmiş ve davacı yararına 500,00- YTL’lık manevi tazminata ve eklentisi faize ilişkin hüküm kesin nitelik taşıdığından 1.6.1990 gün ve 1989/3 E. 1990/4 K. Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı da göz önünde tutularak manevi tazminata uygulanan faizin başlangıcına yönelik davacının temyiz dilekçesinin kararın kesinlik sınırları içinde kalması nedeniyle reddine2-Dava, nitelikçe Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından karşılanmayan zararın giderilmesi istemine ilişkindir. Bu nedenle, bu tür uyuşmazlıklarda, öncelikle zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası niteliğinde olup olmadığı, sigortalının meslekte kazanma güç kayıp oranı ve bu orana göre, Kurum tarafından bağlanan peşin sermaye değerinin, hiç bir kuşku veduraksamaya yer vermeksizin araştırılıp saptanması gerektiği söz götürmez.Somut olayda, dosya içerisindeki SSK müfettişi tarafından düzenlenen 23.12.2005 tarihli soruşturma raporunda olayın iş kazası olarak değerlendirildiği ancak davacının SSK'nun maluliyetin belirlenmesi için Kuruma müracaat etmesine ilişkin davete cevap vermemesi nedeniyle davalı Kurumca maluliyet işlemlerinin yapılamadığı görülmektedir.Oysa, mahkemece, açıklanan doğrultuda Sosyal Sigortalar Kurumu’na yapılan başvurunun sonucu beklenmeksizin,doğrudan düzenlenen Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 3.İhtisas Kurulu’nun 3.11.1999 tarihli raporları ile belirlenen sürekli iş göremezlik oranının tazminatın belirlenmesinde esas alınarak sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur. Yapılacak iş, davanın niteliği göz önünde tutularak davacıya olayın iş kazası sayılması ve meslekte kazanma güç kayıp oranının saptanması ve buna bağlı olarak Kurumdan gelir bağlanması için Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı’na yaptığı başvurunun sonucunu beklemek,gerektiğinde SSK Başkanlığı aleyhine dava açması için önel verilmek ve verilen önelin sonucuna göre karar vermekten ibarettir. 3-Zararlandırıcı olaya maruz kalan işçinin, olay günü, bekçi olarak çalıştığı davalı işveren E. İnşaat Ticaret Ltd. Şti’ne ait şantiyede sağ gözünden yaralanarak Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 3.İhtisas Kurulu’nun 3.11.1999 tarihli raporlarına göre %34,2 oranında meslekte kazanma gücünü yitirmiştir.İnsan yaşamının kutsallığı çevresinde işveren, işyerinde işçilerin sağlığını ve işgüvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu İş Kanununun 77.maddesinin açık buyruğudur.04.08.1998 günlü kusur bilirkişi raporunda; olayda 8/8 oranında işyeri çalışanlarından davalı Mümin Günan’nın kusurlu olduğu belirtilmiştir. Hükme dayanak alınan bu bilirkişi raporunda; bilirkişi, İş Kanununun 77.maddesinin öngördüğü koşulları göz önünde tutarak ve özellikle işyerinin niteliğine göre, işyerinde uygulanması gereken işçi sağlığı ve iş güvenliği tüzüğünün ilgili maddelerini incelemek suretiyle, işverenin, işyerinde alması gerekli önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelemek suretiyle kusurun aidiyeti ve oranı hiç bir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde, saptamadıkları anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, kusur raporunun, İş Kanununun 77.maddesinin öngördüğü koşulları içerdiği giderek hükme dayanak alınacak nitelikte olduğu söylenemez.Mahkemece yapılacak iş; işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman bilirkişilere konuyu yeniden yukarıda açıklandığı biçimde inceletmek, verilen rapor dosyadaki bilgi ve belgelerle birlikte değerlendirilerek ve sonuca göre karar vermekten ibarettir.4-Zararlandırıcı sigorta olayına maruz kalan sigortalının tazminatın hesabında hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan asgari ücretin esas alınması zorunludur. Öte yandan asgari ücret kamu düzenine yönelik olduğundan hakim bu hususu resen göz önünde tutmakla yükümlüdür.Somut olayda 01.01.2006 tarihinden itibaren günlük 17,70-YTL asgari ücretin yürürlüğe girdiği ortadadır.Bu durumda 01.01.2001-30.06.2001 tarihleri arasında yürürlükte bulunan asgari ücretin tazminatın belirlenmesinde esas alınan 20.3.2001 tarihli hesap raporu ile sonuca gidilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.Öte yandan tazminat miktarının, işçinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluştuğu açıktır. Başka bir anlatımla, işçinin günlük net geliri tesbit edilerek bilinen dönemdeki kazancı mevcut veriler nazara alınarak iskontolama ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanacağı, bilinmeyen dönemdeki kazancın ise, yıllık olarak % 10 artırılıp, % 10 iskontoya tabi tutulacağı, 60 yaşına kadar (aktif) dönemde 60 yaşından sonrada bakiye ömrüne kadar (pasif) dönemde elde edeceği kazançların ortalama yöntemine başvurulmadan her yıl için ayrı ayrı hesaplanacağı Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir.Mahkemenin açıklanan zarar ve tazminatın hesaplanması yönteminde, işçinin zararını aktif devre ile sınırlı olarak hesaplayan, pasif dönemde elde edeceği kazançların dahil edilmediği hesap bilirkişi raporunu esas alarak yazılı şekilde karar vermesi de hatalı olmuştur. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 07.11.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.